Uzun bir süreden beri ekonomik verileri izliyor ve ekonomik gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyorum. Ekonominin hareketleri toplumun davranışlarını, mutluluğunu, gelişmişliğini çok yakından ilgilendiriyor. Çağımızda hükümetlerin, şirketlerin, ailelerin hatta kişilerin başarısı bu verilerle bağlantılı değerlendiriliyor.
Öte yandan bir kavram daha var ki en az ekonomi kadar önemli ve başarı kriterlerinde etkili. O da eğitim.
Şimdi bu iki kavrama birlikte bir göz atalım.
Önce eğitim:
OECD Ülkeleri arasında her yıl yapılan PISA eğitim düzeyi araştırmasında 15 yaşındaki öğrencilerle yapılan araştırmada, Türkiye 71 ülke arasında 41.nci sırada.
UNESKO’nun yaptığı herkes için eğitim düzeyi araştırmasında 65.nci sıradayız.
Liselerimizden mezun olan gençlerimiz 8 yıl İngilizce eğitimi gördükleri halde bu lisanı bir türlü akıcı konuşamıyorlar. Dershane-Etüt merkezi veya özel Öğretmen desteği olmadan üniversiteye giremiyorlar.
İmam Hatiplerimizden mezun olanlarımız da Arapçayı yeterince bilmiyorlar.
Meslek okullarından mezun olup CNC Torna tezgahını ustaca kullanabilen, eksiksiz kaynak yapabilen teknik ara elemanımız da yok denecek kadar az.
Şimdi ekonomik verilere bakalım.
Ekonomik büyüklük olarak devlet ve şirketlerin sıralandığı büyüklük listesinde Samsung’un ardından 37.nci sıradayız.
Yüksek Teknolojili ürün ihracatında41.nci sıradayız. Yenilikçilik-inovasyon endeksinde 43.ncü sıradayız,
Küresel cazibe endeksinde dünyada 45.nci sıradayız,
Dünyanın en büyük 500 şirketi sıralamasında 1 şirketimiz var,
Kişi başı ortalama milli gelirimiz AB ülkelerinin üçte biri düzeyinde.
Eğitim ve ekonomik veriler, birlikte değerlendirildiğinde çok net olarak birbirine yakın ve bağımlı değerler olduğu görülüyor. O zaman ekonomik kalkınma için nitelikli eğitimin ne kadar yaşamsal öneme sahip olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
15 yıldan beri eğitimde yöntem arayışında olan hükümetimizin işe ; eğiticilerin eğitiminden, ailelerin eğitiminden, STK’ların, TV’lerin diğer medya organlarının ,bürokrasinin ,iş dünyasının konuya dahil edilmesiyle başlamasının daha doğru olacağı görüşündeyim. Öğretmenlerin güncel gelişmelere göre yeterli hale getirilmelerinin yanında geçim sıkıntılarından kurtarılmaları ve motivasyonlarının üst düzeyde olması da çok önemli faktörlendendir .Gereken tüm fiziki şartların düzeltilmesinden sonra , sorgulayıcı ,fayda sağlayıcı ,uygulamalı ,görsel ,ekipman ve laboratuar olanaklarının yeterince kullanıldığı öğrenciye bilginin işlediği bir eğitim sistemi kurulmalıdır. Ancak bu şekilde sanayicilerin, işletmecilerin istediği nitelikli iş gücünü oluşturabilir, işsizlik rakamlarını aşağılara çekebiliriz .Böylesi bir eğitim sisteminden mezun olan gençlerimizin AR-GE ,Inovasyon yetenekleri de daha üst düzeylerde olacaktır.
Unutulmamalıdır ki eğitime yapılan yatırım,geri dönüşü en karlı yatırımdır. Eğitime yapılan yatırımın inşaata ,betona yapılan yatırımdan çok daha fazlasını kazandıracağı görüşündeyim. Geleceği inşa etmek ancak düzeyli eğitimle mümkün olabilir.