DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Muhammed Acar
Muhammed Acar
Giriş Tarihi : 18-03-2022 18:20

NATO Neyimiz Olur?

Askeri, siyasi ve de ideolojik bir birleşim olarak Batı müttefikliğini bir araya getiren güçlerin yakın tarihe kadar birbirlerini imha etmek isteyen ülkelerden oluştuğu gerçeği nedense bugün pek hatırlanmaz oldu. Ortada inkar edilemez bir gerçek var. Sözünü ettiğimiz Batı ittifakını bir arada tutan iki faktör, ortak düşman tehdidi ve Amerika’nın Batılı ülkeler üzerindeki hegemonik gücü.

Soğuk savaş döneminin bazı stratejik öncelikleri vardı. Avrupa ülkeleri, Amerika liderliğindeki NATO çatısı altında aralarındaki düşmanlığı bir kenara koymak zorunda kalmıştı. Tarihsel düşmanlığın mevcut teknolojik imkânlarla neye mâl olduğunu acı tecrübelerle öğrenmişti Batı. Ortak düşman olaraksa komünizm belirlenmişti. Bu ortak düşman hedefinde birleşilecek, böylece geçmişteki acı hadiseler halının altına süpürülecekti. NATO ise ortak düşman sebebiyle yalnızca askeri alanda Avrupa’yı korumakla yetinmiyor, kapitalizmin hayatiyetini devam ettirmesini de sağlıyordu.

Soğuk savaş döneminin ve Sovyetlerin dağılmasının ardından NATO şemsiyesi altında birleşen Amerika öncülüğündeki Batılı ülkelerin hedefleri de şaştı. Ortak düşman hedefinde bir araya gelmeleri için şimdi yeni bir düşman gerekiyordu. Tam da bu noktada, NATO stratejisinde değişiklik yapılarak terörle bir tutulan İslam dünyasının tehdit olarak ilan edilmesi gündeme geldi. Eski dostlar düşman olarak belirlenmiş, dün komünizm tehdidine karşı tahrik edilip savaştırılan toplumlar, şimdi bu tehdidin boşalttığı yeri dolduracaktı.

Yeni ortak düşman, soğuk savaş dönemiyle kıyaslanamayacak kadar asimetrik bir tehdit algısı oluşturdu. İslam ve terör tehdidi Avrupa’nın kendi arasında yaşadığı anlaşmazlıkları ortadan kaldıracak, adeta yeni bir ittifak için Batılı ülkeler arasında çimento işlevi görecekti.

Amerika’nın Batı Asya’daki ülkelere tek başına müdahalesi, Batılı ülkeleri bir arada tutmaya yetmeyebilirdi. Bu yüzden Avrupa’nın daha fazla müdahil olabileceği yeni krizler üretmek, bu krizlerde Batılı ülkelerinde aktif rol almasını sağlamak NATO’nun hayatiyetini sürdürebilmesi açısından büyük önem taşıyordu. Her ne kadar İslam ülkelerine yönelik müdahalelerin başını Amerika çekse de, Irak, Suriye, Afganistan, Yemen gibi tecrübelerde de görüldüğü üzere, gerek NATO birlikteliği, gerek Avrupa ülkelerinin bireysel müdahaleleriyle oluşturulan krizlerle saflar sıkılaştırıldı, iç hesaplaşmaların önüne geçildi.

Tüm bunlar bize NATO’nun varlığını sürdürebilmesi için sürekli bir düşmana ihtiyacı olduğunu, Müslümanlara ise ya düşman ya da düşmana karşı kullanılacak aparat gözüyle bakıldığını ne bir şekilde gösteriyor.
Uzun uzadıya yazmaya gerek yok. Yakın tarih bize NATO’ya karşı nasıl bir tavır takınmamız gerektiği konusunda yeteri kadar veri verdi. “Bir musibet bin nasihatten evladır” sözünün fehvasınca, bunca musibetten ders çıkarmayarak hala “NATO’cu” olanlara, hele hele bunu İslami bir kılıf altında yapmaya çalışanlara Allah’tan akıl fikir ihsan etmesini niyaz ederiz vesselam...

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA