Hz Ali (as) çok zor bir dönemde halife olmuştur. İsyanlar, yoksulluk, adil olmayan paylaşımlar, Emevilerin devlete hakim olma arzusu, liyakatsiz atamalar vs daha yolun başındaki İslam devletinde önemli problemlerin geleceğinin işaretleriydi.
Hz Ali göreve gelir gelmez; kötü ve halkın rahatsız olduğu valiler ve memurları değiştirmeye başladı. Bugünkü ismiyle hazine olan "beytulmal" ı saydırdı. Gelirler iyi değildi. Maaş dağıtımları farklı ve adil değildi. Kendi maaşı da dahil herkesin maaşını eşitledi.
İlk itiraz , Şam'dan görkemli sarayında Bizans krallarına özenen Muaviye'den geldi.
“Seni ve kararlarını tanımıyorum!” dedi. Oysa Kuran'da açık ayet vardı "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; Resul'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre itaat edin. " Nisa 59
Ulu'l Emrin , yani meşru halifenin Hz Ali olduğunu dünya alem biliyordu. Hz Ali' den sadece İslam dışı unsurlar rahatsız olmuştu. Hz Ali ; Kuran-ı Natık'tı,Yürüyen Kuran diye adlandırılırdı. 23 yıllık Vahiy sürecinde, Hz Ali, hep Hz Muhammed'le (sav) birlikteydi. Ayetlerin iniş zamanı, iniş sebebi ve açıklamalarını ilk o öğrenmişti. 10 yaşından beri hep Hz Muhammed'in yanındaydı.
Peygamberimizin, önce evlâdı gibiydi, sonra da Ev halkının asil ve net üyesi oldu. Peygamberin sevgili kızıyla, Hz Fatıma ile evlendi. Ehli Beyt mensubu olma şerefini dünyadaki yaşamının sonuna kadar yüce bir ahlakla yürüttü.
Muaviye ise İslam dinini , Mekke fethedildikten sonra, peygamberliğin son yıllarında kabul etmişti. Babası Ebu Süfyan ve annesi Hz Hamza'nın katlini azmettiren, Hind ile birlikte...
Muaviye itiraz etmişti Hz Ali'nin icraatlerine. Biliyordu ki sıra kendine gelecekti. "Halifeyi tanımıyorum " diyordu . Zaten tüm yönetiminde Bizans sistemini esas almış, stratejik yardımcılarını gayrimüslim kişilerden seçmişti. Bizans saraylarını model alarak, kendisine saray yaptırmış, halkın fakirliği umurunda bile değildi. Muaviye'nin , Hz Ali ve meşru İslam halifeliğine savaş açması bundan dolayı beklenen bir sonuçtu.
Muaviye yalnız değildi. Maaşları düşen, makamlarını kaybeden bazı kişiler ve hatta Hz Ali'nin ağabeyi Akil'i bile yanına çekmişti. Akil'in borçlarını ödemiş, devamında önemli vaatlerde bulunmuştu.
İslam tarihinde Akil'in , meşru halife olan kardeşine karşı, para uğruna savaşması ibret verici bir garabetti.
Sıffin savaşı aslında İslam dininde yaşanmış ilk ekonomi ve siyasal taraf savaşıydı. Hz Ali'nin kardeşi ve bir çok kişi daha iyi makam ve gelir hak ettiklerini düşünerek, Muaviye safına geçip , sonuçlarını hiç düşünmeden savaşmışlardı. Bu savaşlarda 70.000 (yetmişbin) civarında Müslüman ölmüştür. Bunların çoğu da sahabeydi.
Milletin gelirlerinin, millete eşit dağıtılması ve makamların liyakata göre belirlenmesi gerektiğini düşünen Hz Ali'ye gösterilen tepkinin sonucuydu bu.
Günümüzde, Allah'ın dininin izzeti hatırına yapılan bazı eleştirileri , kardeşlerimiz farklı siyasi tezahürler olarak görebiliyor. Aziz İslam, bu dünyada bizim kardeşlerimiz tarafından yanlış temsil edildiğinde susmamızın sorumluluğu olmayacak mı?
Yapılan haklı ve adil eleştirilere, siyaset müntesipleri, parti mücadelesi gözüyle bakmamalı ve dikkate alabilmelidir.
Çabamız sadece doğru ve adil olmak değil miydi ? Milletin hakkı olan gelirlerin sadece seçilmiş az sayıda kişilere doğru akıtılması, yolsuzlukların önemsenmemesi, esnaf pandemi nedeniyle kepenk kapatırken bazı görevlilerin astronomik 2-3-4 yerden maaş alması kabul edilebilir mi ? Bunları eleştirmemiz rahatsızlık oluşturmamalı.
Bunlardan rahatsız olan yöneticilerin ve taraftarların Muaviye'den ve taraftarlarından ne farkları kalır ?
Adil paylaşım ve liyakate göre atamaları ,"Yürüyen Kuran " Hz Ali As kimden öğrenmişti acaba ?
Ya oğlu Hüseyin kimden öğrenmişti liyakatsiz ve adil olmayan usulle göreve çöken Yezid'e, hayatı pahasına itiraz etmeyi ?
Veda hutbesinde verilen sırrı değersizleştirip, tartışmalı hale getirenlere ne demeli? İki ağır emanetten birini ustalıkla gölgeleyenler iyi bir şey yaptıklarını mı zannediyorlar?
Sonuç olarak , bu kadar mı zor adil ve dürüst olabilmek ? Halka hizmet edip hakkın rızasını kazanmak ?
"Milletin gelirleri, millete adilce harcanır."
Muhammedi ahlak bunu gerektirir.