Harward Üniversitesinden Siyasal Bilimler Uzmanı Prof. Samuel Huntington ‘un 1993 yılında Foreign Affairs dergisinde yayımlanan makalesinin başlığı böyleydi.Çok ilgi gören makale ,1996 yılında geliştirilerek “Medaniyetler çatışması ve Dünya düzeninin yeniden yapılandırılması “ adlı bir kitaba dönüştü.
Bu kitap , Amerikan neo-conları tarafından çok önemsendi ve uygulamaya kondu.Kitap özetle ;
Önümüzdeki dönemde (1996 ya göre) uluslararası ittifakların kurulmasında medeniyetlerin belirleyici olacağını öne sürerek,çatışmaların medeniyetler arasında gerçekleşeceğini ifade ediyordu.Huntinton’a göre , başını AB ülkeleri,Kanada israil ve ABD ‘nin çektiği Batı medeniyetinin ,ayakta kalabilmesi ve gelişebilmesi için, benzer kültür-inanç-çıkar vs sahip ülkelerin ,potansiyel rakiplere karşı derin işbirlikleri yapmaları ve bu ülkeleri kontrol altına almaları gerekiyordu.
Batı medeniyetine rakip olabilecek medeniyetler hangileriydi ?
1-Çin Medeniyeti.
Nüfusu 1.5 milyarı bulan ,sanayi ve hizmet sektörleriyle dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi olan Çin;
Batı medeniyetine rakip olma potansiyeline sahip bir ülke.Ancak , Ürettikleri ürünlerin satışında batılılara olan aşırı bağımlılıkları ,piyasalarının batıya aşırı bağlı olması onların kolayca kontrol edilebilecek bir zayıf yanları.Bundan dolayı şimdilik kaydıyla tehlike arzetmiyorlar.
2-Hindistan Medeniyeti.
Nüfusu 1.3 milyarı bulan Hindistan ‘da son uılların hızla büyüyen ülkelerinden biri. Bilgi-işlem teknolojileri, yazılım, demir-çelik, tıp, ilaç üretimi, ABD şirketlerine yönelik, muhasebe, call-center hizmetleri vs vs. Hindistan için büyüme ve gelişme kaynakları durumunda. Ancak bu büyümede en önemli pazarları yine batı dünyası. Bu aşırı bağımlılık onları da potansiyel tehlike olmaktan çıkarıyor.
3-Ortodoks Hristiyanlar.
Başını Rusya’nın çektiği eski Sovyetler birliği ülkeleri. En önemli gelir kaynağı olan petrol,doğalgaz fiyatlarının kontrollü olarak dibe çekilmesi ile ekonomileri çok zayıflatıldı.En azından bir süre batı medeniyetinin karşısında ciddi bir rakip olma şansı kalmadı
4-İslam medeniyeti.
İslam medeniyeti denince akla ilk gelen ülkeler :Türkiye ,İran, Pakistan, Mısır, Endenozya, Suudi Arabistan’dır. İslam ülkelerinin sahip oldukları yeraltı ve yerüstü kaynaklar,jeo-politik üstünlükler,Batı medeniyetinin şımarık çocuğu İsrail’in güvenliği, güzegah vs batı medeniyetini hem iştahlandırıyor hem de korkutuyor. İslam dünyasının parçalanmışlığı batı medeniyeti için büyük bir aavantajdır. Onların en büyük korkusu Müslümanların VAHDET’i keşfetmesi. İslam dünyası bunu başarabilir mi ?Hangi ülke İslam medeniyetini bir araya getirip liderlik yapabilir ?İsterseniz burada sözü Huntington’a bırakalım.Kendisinin ifadelerine sadık kalınarak, şöyle özetlenebilir:
“ENDENOZYA: Dünyanın en kalabalık müslüman ülkesi. Ekonomisi de hızla büyüyor. Ancak coğrafi
olarak diğer müslüman ülkelerden çok uzakta. Ayrıca nüfusunda çok sayıda yerliler, Hindular,
Çinliler ve Hıristiyanlar da var.
MISIR: Büyük bir nüfusa sahip olan bir Arap ülkesi. Merkezi konumu nedeniyle stratejik bir
öneme de sahip olan bir ülke. İslami öğrenimin önde gelen kurumu olan El-Ezher Üniversitesi'ne
de sahip. Ancak çok fakir. ABD'ye, Batının kontrolündeki uluslararası kuruluşlara ve petrol
zengini Arap ülkelerine muhtaç.
İRAN:Yüzölçümü, coğrafi konumu, nüfusu, tarihi, doğal kaynakları ve orta dereceli ekonomik
kalkınmışlığı İslam'ın merkez ülkesi olması için yeterli olabilir. Ancak müslümanların %90'ı sünni
iken İran şii. Ayrıca Araplarla tarihten gelen kimi problemleri İslam'ın merkez ülkesi olmasını
zorlaştırıyor.
Pakistan: Yüzölçümü, nüfusu, (nükleer) askeri gücü ve eskiden beri tutarlı bir şekilde İslam
ülkeleri arasında işbirliğini savunan ve İslam'a çok defa sözcülük eden liderleri nedeniyle merkez
ülke olmaya uygun. Ancak çok fakir. Ayrıca politik anlamda da epey istikrarsız.
SUUDİ ARABİSTAN:İslam'ın kutsal şehirlerine sahip. Doğal kaynakları nedeniyle zengin. Ancak
nüfusu çok fazla değil. Coğrafi şartları nedeniyle de (Afganistan gibi) işgal edilmeye çok müsait.
Korunmak için de Batının desteğine ihtiyacı var.
TÜRKİYE: İslam'ın merkez ülkesi olmak için gerekli olan tarihe, nüfusa, birliğe, orta dereceli
ekonomik kalkınmaya, askeri geleneğe ve diğer ayırt edici özelliklere sahip. Ancak Atatürk,
Türkiye'yi çok sıkı bir şekilde (explicitly) laik bir ülke olarak tanımlayarak Osmanlı Devleti'nin bu
rolünü Türkiye'nin devam ettirmesini engelledi. Türkiye bu nedenle İslami Konferans
Örgütü'nün imtiyazlı bir üyesi bile olamıyor! Türkiye kendini laik bir ülke olarak tanımlamaya
devam ettiği sürece de İslam dünyasının lideri olamaz. Ancak Türkiye bir noktada Batıdan üyelik
dilenmek gibi hayal kırıklığına uğratıcı ve aşağılayıcı rolü bırakıp, İslam'ın sözcülüğü gibi çok daha
etkileyici ve seviyeli olan tarihi rolüne devam etmeyi düşünebilir. Fakat bunu yapabilmek için
Türkiye'nin Atatürk'ün mirasını, Rusya'nın Lenin'inkini reddettiğinden dahi daha kapsamlı bir
şekilde reddetmesi gerekir.”
Bu değerlendirmelerden de anlaşılacağı üzere Batı Medeniyetinin hedefinde olan birincil düşman islam dünyası , islam dünyasının içerisinde İslam medeniyetine liderlik potansiyeli en yüksek ülke Türkiye’dir.
Suriye ,Irak,Yemen,Mısır,Tunus,Libya’da yaşanan olaylara bir de bu gözle bakabilirsek bir çok problemin sebebini,gidiş yönünü ve çözümünü bulabileceğimiz kanaatindeyim