DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Mehmet Deveci
Mehmet Deveci
Giriş Tarihi : 13-12-1901 23:45

Hayatın İçinden Kareler

 

Hayatın içinde gördüğümüz, okuduğumuz, duyduğumuz kısacası yaşadığımız her şey bulmacamızın bir karesini doldurur. Yani yaşadığımız her olaydan bu acı ya da tatlı bize bir bilgi, bir ders kalır. Bulmacamızın geriye kalan boşluklarını da bu yaşadıklarımızdan aldığımız dersler ile doldururuz. Hayat denilen olay bu birazda. Yaşadıkça daha iyi öğrenir insan. Zira çoğu şey kâğıtta başka yaşantıda başkadır. 

 

 

Pahalıya da patlasa en iyi öğrenme sanatıdır, yaşayarak öğrenmek.

İşte hayatın içinde karşımıza çıkan bazı kareler, okumalar 


**

Yaşlı bir amcadan “kamuda başörtüsü özgür olsun” amaçlı bir imza istemiştim. Atmadı imza, "kalsın" dedi, "gerek yok!". Sonra yanıma avuç içlerini açan bir "deli" geldi. Bir lira verdim eline, "dur sana şiir okuyayım" dedim ardından. "Yok" dedi, "okuma, ben ağlarım..!"

 **


Diyarbakırlıymış ama İzmir'de yaşıyor arkadaş. Şive tam bir Diyarbakır şivesi; ağır, kalın bir ses tonu. Belli eyvallahı yok kimseye. Vücudunun her yeri jilet izi, yolda görsen korkarsın adamdan. Sohbet yapıyor küçücük masa etrafında olanlara. Gözlerim büyüyor o konuştukça. İçim de bir şeyler kıpırdıyor sıkıca.

Harbi, yiğit, en çok da delikanlı... Araya giriyorum " Vird var mı vird?" Boynu bükülüyor hemen, en çok da utanıyor. Kafasını kaldırmadan cevaplıyor beni "Var hamdolsun." 

Yolda görseniz korkarsınız, dışı sert, vurgun yemiş bir denizci...
Yüreğinde en az beş binden başlayan kelimetullah! 

 

**

Yanıma geldi. Esmerdi. Kömür karası gözleri vardı. Mırıldanmaya başladı; "sordum sarıçiçeğe..." Belli yeni öğrenmişti, hafiften de yükseltip sesini bana duyurmaya çalışıyordu. Kafesinden yeni kurtulup, ince dallara tutunmaya çalışan serçe neşesi vardı sesinde. Tertemiz havsalasına yeni konuk ettiği bir kaç mısrası vardı. Tutunmuştu onlara, neşesi fondu sesine. İçine adını bilmediği bir şeyler düşmüştü, o da tutamayıp sürüyordu dışarıya. Sevinçli bir haber duymuş çocuk gibi... Sevinmeyi gizlemeyi bilmeyen yüreğiydi...

 

 **

 

Bir kâğıda elektrikli soba yazar mısın Mehmet Abi?

Ne yapacaksın?
Birisine vereceğim alması için, soğuktan donduk...
Ve yanında, gözleri gözlerimde, yüreği yerlerde iki tane çocuk...

 

**

Yağmur yağıyordu, bir arkadaşım aradı;

" gökyüzünde güzel bir manzara var, tam senlik" diye
"göğe bak " dedi.
" Bakamam " dedim

"Gökyüzü yok ki! Betonlar, duvarlarla apartmanlar var her tarafımda..."

 

 

**


Ön koltukta oturan yaşlı teyzenin telefonu belli aralıklarla üç defa çaldı.

Baktı telefona ve gülümseyerek yanındakine şöyle dedi: " Torunlarım, üçü de namazını kılmış..."

 

 

**

 

Önümde yürüyen adam, cep telefonuyla konuştuğu kişiye şöyle diyordu; " Ben bir namaz

kılayım sonra konuşuruz " Farkında mıydı bilmiyorum ama hayatı durdurmuştu, içinde ki tüm sesleri susturmuştu... Akıp giden yaşama, ince bir telaffuz sunmuştu...
Hiç tanımadan, yüzünü görmeden sevdim herifi...

 

 

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA