Müslümanlar yüzyıllar boyunca; başka din mensuplarıyla, ateistlerle mücadele ederken içerideki "Allah ile aldatan din sapkınlarını" önemsemediler.
Bunlar ağaç içindeki böcekler gibi ana gövdeyi kemirdiler. Görüntüleri ağacın rengine yakın olmasından dolayı fark edilmeleri de zor oldu. Ağaç öyle zayıfladı ki ayakta durması mucize gibi. Hâlâ ayakta ise, üzülerek söyleyeyim, sağlam kalmış az sayıda dal, meyve ve kabuk yüzü suyu hürmetine...
Oysa yalnızca samimiyet, adalet ve merhametleriyle örnek olabilseydiler her şey bugünkünden çok farklı olabilirdi.
Dillerinsen düşünmedikleri, sözleriyle bolca andıkları peygamberin yaşamını biraz örnek alabilseydiler ..!
Hayallerini süsleyen ev, araba, mal, mülk aşkı öyle bir hâl aldı ki, kendilerinden başka insanları çabuk unuttular. Unuttukları sadece insanlar da değildi...
Dinlerini de geriye attılar. Ahlakın adı kaldı kendi buharlaşıp uçtu, uzaklaştı.
Yüzyıllardır şiddetle eleştirdikleri; laiklik, sekülerlik, bireysellik, ötekine duyarsızlık (diğerkâmlık), kibir, gösteriş, gücün adaleti ... âdeta görünümlerinin en belirgin özelliği oldu.
Oysa;
"Samimiyet öyle bir dildi ki; kör de görürdü, sağır da duyardı ” .
Samimiyetin dokunmadığı yürek, dokunmadığı akıl yoktur. Şu hayatta en hakiki dost, samimiyettir.
Ben artık bıktım dili güzel, eylemi çirkin kişilerden.
Keşke bilseler "münafığın kafirden aşağılık olduğunu"