DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Zülküf Eser
Zülküf Eser
Giriş Tarihi : 21-11-2022 15:48

En Büyük Tebliğ Ölümdür!

Her gün eksiliyoruz. Tanıdığımız, aşina olduğumuz bir sürü simayı kendi ellerimizle kara toprağa veriyoruz.

Yıllarca camilerde imamlık yaptım. Musalla taşına konmuş birçok kişinin cenaze namazını kıldım. Minberlerde, kürsülerde, fırsat bulduğumuz ortamlarda Resulün tebliği ettiği dini anlattık, anlatmaya çabaladık. Kabri, sıratı, mahşeri, güzel ahlâkı, ilmi, irfanı, camiyi, cemaati, İslâm’ı, hesabı-kitabı, ölümü anlattık. Çok azı hariç bir kulaklarından girdi, bir kulaklarından çıktı. İnsan bu beşerdir; şaşar, azar ve kaderini yazar.

Kimse kaderinden, mukadderatından kaçamaz. Nihai son musalla taşıdır, ölümdür, kabirdir, geldiğimiz yerdir. Biz Allah’tan geldik ve tekrar ona döneceğiz. Bizim kulluk gereği vazifemiz bunu unutmamak ve unutanlara gücümüz nispetinde anlatmaya, hatırlatmaya çalışmak.

İmamlık hayatımın en unutamadığım yanlarından bir tanesi biz cenaze namazını kılarken mevtanın yakınlarından çoğunun dışarıda yedi yabancı gibi duruyor olmaları idi. Bizim sözlerimizden etkilenmeyenlerin ne yazık ki musalla taşında uğurlamak için geldikleri ölü kişiden de çok ders almadıklarını üzülerek de olsa her defasında yakinen görmek içimizi parçalıyordu!

O musalla taşındaki mevta, tıpkı bizim kürsüde yaptığımız sohbetlerin bir benzerini aslında orada daha canlı ve tesirli bir şekilde hal diliyle yapıyordu. Onun hal diliyle yaptığıyla, bizim kâl diliyle yaptığımız arasında hiçbir fark yoktu ve söylenilenler netice itibariyle aynıydı.

Hidayet nasip işidir” buyurmuş büyüklerimiz. Ne kadar doğru bir söz. Tecrübeye dayalı bir tespit. Evet, ne kadar yırtınırsak yırtınalım herkes nasibinin muhatabıdır. Musa Kelimullah kırk gün Tur-i Sina’ya çekilip tekrar geri döndüğünde Firavun’un zulmünden kurtardığı kavminin, başlarında kardeşi Harun peygamber olduğu halde sapıttıklarını görür, çok üzülür, kardeşini azarlar.

Başlarında peygamber olduğu halde hidayeti, kulluğu sapıklığa tercih edebiliyor insan. İşte insan budur! Çünkü insan nankördür, isyankardır, küfre, zulme, günaha, tağuta meyyaldir.

Şeyh Sâdi Şirazî'ye “İnsan nedir? diye sormuşlar.  “Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe”. “Bir damla kan ve bin bir endişe!” diye cevaplamış.

Kuran’ın ayetini okuyoruz, Resulün sözünü aktarıyoruz. Bir kulağından girip, bir kulağından çıkıyor, sonra da yadırgıyoruz. Neden anlamadı, itaat etmedi, hidayete ermedi diye!

Başlarında Allah’ın peygamberi olduğu halde hidayeti küfre tercih etmediler mi? Biz kim oluyoruz ki kendimizi nimetten sayıyoruz. Bize düşen sadece nasihattir, güzel sözlerle uyarmaktır ve sonra da güzel bir sabır, dua ve şükürdür. 

Camilerimizde yükselen beş vakit ezan gibi sokaklarımızdan dört mevsim eksilmeyen ölümün soğuk sesi yankılandığı sürece akıl ve izân sahipleri için başka bir nasihate, tebliğe gerek var mı aziz dostlar? Ölümden ders alsak yeter bize! En büyük nasihat, en büyük öğüt, en büyük uyarı ölümdür.

Annelerimiz gitti, babalarımız gitti, eş dost ahbabımız, sevdiklerimiz birer birer gittiler. Bu şu demektir: Sıra bize gelecektir, sıra bizdedir. O halde kötülere kanmaya, dünyaya aldanmaya, mal mülk sevdasına düşmeye, toprak parçası için şununla bununla kavga etmeye, gönül kırmaya, can incitmeye gerek var mı?

Ne olur ölümü unutmayalım! Kemal ehli boşuna “Nasihat istersen ölüm yeter!” buyurmamışlar.

NELER SÖYLENDİ?
@
ÇOK OKUNANLAR
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA