DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Harun Yılmaz
Harun Yılmaz
Giriş Tarihi : 27-09-2024 20:16

Biz Ahlaksız mıyız, Yoksa Necip Bir Millet miyiz?

Bir kral, savaşa girecek olmuş. Ancak halkına güvenebileceğinden de emin olmak istemiş. Öyle ya; askerlerini onların arasından seçiyormuş nihayetinde.

Veziri akıllı bir adammış. Kralım, bana müsaade edin, bir tellal çıkarayım, şehrin meydanında emrinizi ilan etsin; “Ey ahali! Duyduk duymadık demeyin! Kralımızın emridir! Herkes, bu gecenin en karanlık vaktinde, sarayın bahçesindeki havuza birer kova süt dökecek!”

Tellal, bu emri gırtlağını patlatırcasına haykırmış şehrin meydanında.

Halk, buna bir anlam verememiş, ama emre itaatsizlik etmeyi, emri sorgulamayı da düşünmemiş.

Kral, o geceyi zor geçirmiş; acaba vezir, bununla ne murat etti, diye düşünmekten gözüne uyku girmemiş.

Sabah gün ağarırken, vezir, kralının huzuruna çıkmış; “Buyurun, beraber havuz başına gidelim.”

Kral, havuzun başına vardığında şaşkınlıktan donakalmış. Çünkü suyla dolu havuzda bir damla süt bile yokmuş.

Vezir, hemen halktan bazılarını havuzun yanına getirmiş ve “havuzun neden suyla dolu olduğunu” sormuş. “Nasıl olsa herkes süt dökerken, gecenin karanlığında benim bir kova su döktüğümü kim görecek?” diye düşünmüş herkes.

Kral ve vezir birbirlerinin yüzüne bakarmışlar ve bu millete güvenerek hiçbir savaşa girilemeyeceğine karar vermişler.

Kıssadan hisseyi almak lazım!

Geçen gün, ekonomist Şeref Oğuz’un, Sözcü TV’de, sunucu Ebru Baki’nin, “Biz fakir miyiz, bizim ülke olarak hiç mi paramız yok?" sorusuna çok kısa ve net bir cevap verdiğini izlemiştim; “Biz fakir değiliz, biz ahlâksızız.”

https://video.haber7.com/video-galeri/287891-biz-fakir-degiliz-biz-ahlaksiziz

İlginç bir şekilde, ülkenin neredeyse tamamını genelleyen bu söze, ahlaksızlığın öznesi olanlar bile hak vermişlerdi.

Sosyal medyada denk geldiğim, Hasan Basri Aydeniz (@HasanAydeniz)’e ait bir paylaşımı, sadece tashihlerle aktarıyorum;

“Hayatımın hiçbir evresinde toplumsal hırsızlığın bu kadar arttığı bir dönemi hatırlamıyorum.

İddia ederek ve üstüne basarak söylüyorum;

En küçük işletmesinden en büyük holdingine kadar Türk milleti, olabilecek en aşağılık şekilde soyuluyor.

Seni, aileni tanıyan mahallenin taksi durağından yolculuk yaparsın, 200 lira yazan yere ‘trafik yoğundur şimdi’ denilerek (bilmediğin yol üzerinden) 340 lira ödersin.

Bir buçuk sene önce aldığın gömleğin birebir aynısına (aynı üreticiden) enflasyon bahanesiyle iki katı para verirsin, ancak ürünün kumaş kalitesinin üç kademe düşürülmüş olduğunu görürsün.

Her zaman söylediğin yerden balık ekmek sipariş edersin (uskumru) ve öncekilerin sadece çeyreği kadar balık konulduğunu görürsün.

Kırk yıllık sözde köklü üreticiden 925 ayar gümüş bileklik alırsın. Sana bakır üzerine nikel kaplama ürün gönderirler ve bunu metale alerjin olduğu için anlarsın.

Mecburiyetten (kronik rahatsızlık ilaç raporu için) özel hastaneye gidersin, daha iki gün öncesine ait tüm tahlillerin olmasına rağmen senden ‘olsun bir daha bakalım’ denilerek aynılarını isterler ve fiyat sorduğunda muayene ücretinin iki katıyla karşılaşırsın. Tamam, ver o zaman listeyi, aile hekimliğinde tekrar yaptırıp getireyim dersin, ‘veremiyoruz efendim’ denilerek soyulmaya adeta mecbur bırakılırsın.

Kışlık konserve için kasa usulü domates alırsın, en az 20 kg denilen domatesin 15 kilo olduğunu evdeki tartıda anlarsın.

En bilindik zincir marketten her zaman aldığın zeytinden alırsın, ürünün içerisine alt kalite ürün karıştırıldığını sabah kahvaltısında anlarsın…

Bu liste çok daha uzar da gider…

Neden mi bu örnekleri verdim?..

Çünkü bu örnekler son bir hafta içerisinde bizzat benim ve ailemin yaşamış olduğu hadiselerdi.

Bunların bin lacivertini, bu milletin her gün, her dakika başka yer ve şartlar altında yaşadığından da sonuna kadar eminim.

Peki, burada kimi suçlamalıyız?

Sadece devleti mi?

Kusura bakılmasın, ancak buna katılmıyorum!

Karşınızda, koyduğunuz her kuralın bir açığını, gediğini bulan ve serbest piyasa adı altında yaptığı hırsızlık ile övünmekten haz alan bir toplum var artık.

Hülasa;

Türk milleti ahlaki çöküşünü her alanda tamamlamak üzere artık.

Daha önce de belirttim, tekrar söylüyorum;

Bu çöküş, sadece eğitim sistemini vs değiştirmekle durdurulamaz.

Terazisi böylesine (güçlüden, paradan yana) kaymış, adalet sistemiyle bu ülkeyi yeni, radikal bir rejimden başka hiçbirşey kurtaramaz.

Demokrasi denilen safsata, yüzlerce yıldır bozkır aristokrasisi ve monarşi ile yaşamış, yönetilmiş olan bu topluma göre değildir.

Acı ve açık özetlemek gerekirse;

İnanılmaz kötü bir toplum olduk.

Her kulvarda olabilecek en kötü hâle kendi isteğimiz ile bilegöre geldik ve artık ıslah edilmemiz gerekiyor.

Eğer en yakın zamanda yeni bir sistem ile ciddi, sert ıslahatlara tabi tutulmazsak, o güçten, bu dış tehlikeden vesaire değil, kendi içimizde, kendi kendimizi sömürerek tükeneceğiz.”

Hasan Basri Bey’in bu son cümlesine atıfla, web adresini eklediğim, Aziz Nesin’in “Dünyanın En Büyük Kralı ve Tahtakurusu” (https://forum.memurlar.net/konu/1597403/) hikâyesini okumanızı tavsiye ediyorum.

Şimdi gelelim necip millet oluşumuza, İslam’ın sancağının düştüğü yerden doğrulacağına, İslam dünyasının lideri, mazlumların umudu olacağımız hususuna…

Bir misal verelim;

Diyelim ki, elinizde kocamanbir zarf dolusu para var ve bunu, yaşadığınız mahallede çok fakir bir aileye yardım için vermek istiyorsunuz.

Bir komşunuz var; fuhuş, kumar, çirkeflik, egoistlik, bencillik, her türlü toplumsal marazın hem faili hem mef’ulüolan, iflah ve ıslah olmaz, mahallelinin illallah ettiği, yaka silktiği; ama fukaralığında gırtlağa çıktığı, ayın sonunu zar zor getiren bir aile.

Bir başka aile daha var; edepli, ahlaklı, merhametli, cömert, mahallelinin sevgisine mazhar olmuş, arıyla, namusuyla maaile çalıştıkları hâlde fukaralıktan bizar olmuşlar, ayın sonunu getiremiyorlar.

Siz, ölümlü bir kul olarak elinizdeki para dolu zarfı hangi aileye verirsiniz?

İkinci aileye değil mi?

Ölümlü bir kul olarak, siz bile ikinci aileyi tercih ederken, baki ve âdil olan Allah, hakkaniyet göstermede, yarattığı kulundan daha mı zayıf ki, yolsuzluk, arsızlık, ahlaksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk, egoistlik, bencillik, ateizm, deizm gibi her türlü marazda toplumsal olarak level atlamış bir millete İslam’ın sancağını, dünya mazlumlarının kurtuluşunuihsan etsin?

Allah; Gazze’de, kendisi de açlıkla pençeleşen küçücük bir çocuğun bile, evine götürebildiği bir tas çorbayı, “açım” diyen bir başkasına ikram edecek kadar cömert ve merhametli olduğu bir millete mi, yoksa her türlü şirke bulanmış, Hakk’tan bir talebi olmayan, Hakk’a ve hakka yönelişi bulunmayan, hatta çok yakın bir örnekte gördüğümüz, yaşadığımız gibi 10 ilimizi yıkan, 3 şehrimizi neredeyse haritadan silen 6 Şubat Depremi’nin sabahında, başka şehirlerden yağmaya gelenlere mi yardım eder?

Tam da bu noktada Hz. Peygamber’e kulak verelim; “Hiçbir kavim (halk) yoktur ki, onların içinde kötülüklerle amel edilir de o halk, bu kötülükleri yapanlardan daha güçlü ve sayıca daha çok olduğu hâlde onları engellemezlerse, Allah’ın gazabı hepsinin üzerineiner.”

Hepimiz, bir devletin vatandaşı, bir ananın babanın evladı, bir evladın anası babası, bir işyerinin işvereni, işçisi, öğretmen, doktor, mühendis, polis, asker, kudretli bir bürokrat, sözü geçen bir siyasetçi… olmaktan öte ve önce, Allah’a kul olduğumuzu hatırlamak ve hatırlatmakla mesulüz. Aksi hâlde Enfal suresinin 25’inci âyeti, beşikteki bebeklerimizden, masum yavrularımıza, beli bükülmüş ihtiyarlarımızdan, zayıf kadın ve erkeklerimize kadar yöneltilmiş bir uyarı, bir tehdit olarak karşımızda duruyor; “İçinizdeki zalimlere dokunmakla kalmayıp, hepinize isabet edecek fitneden sakının!”

Çok acımasız olmayalım; yine de ağırlık merkezimizde merhamet var, cömertlik var hamdolsun.

Ancak Allah’ın kime yardım edeceğine dair âyetlerin gerçekliğinin de önümüzde durduğunu göz ardı etmemeliyiz;

“…İnanıp güvenenlere yardım, boynumuza borçtur.” (Rum 47)

“(Salih Peygamber dedi ki;) Ey kavmim! …Allah’a karşı geldiğim zaman beni O’ndan kim koruyabilir?” (Hud 11/63)

“Ey iman edenler! Siz, Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed 7)

“…Azabımız, günaha gömülmüş bir topluluktan asla geri çevrilmez.” (Yusuf 110)

Bu âyetlere bakınca, birgün sosyal medyada okudum şu güzel sözü hatırladım; “Gökyüzünün tamamı şeref bulutları olup, yeryüzüne yağsa, her damlası Gazze’ye, Filistin’e düşerdi.”

Bu âyetlerden anlamamız gereken çok önemli bir husus var; kendi özümüzde olanı, marufa yönelerek düzeltmemiz ve Allah’a yardım etmemiz.

NELER SÖYLENDİ?
@
Nevzat Batmaz 4 gün önce
Çok güzel emeklerinize sağlık. 1980 sonrası derin bir uykuyla bu güne geldik. Şartlar uyandıracak ve kabus bitecektir.
Harun Yılmaz

Harun Yılmaz

DİĞER YAZILARI “Hocam! Gazze’deyiz!” Kayseri’deki Vatan Müdafileri Ne Yapmış Oldular? 7 Ekim, HAMAS ve Türkiyeli Muhafazakârlara Köyümden Bir Bakış... Yirmibeş Kuruşun Hikâyesi... Yine Bir Ramazan, Yine Bir Sahurun Vakti Filistin, İsrail Ekseninde Türkiye... Bizi İsrail Değil, Ebu Ubeyde Mahvedecek! Prof. Dr. Kâbus Süleyman Salih Zoroğlu ve Hucurat 6 Daldan Dala Bir Toplumuz! Pacta Sund Servanda; Ahde Vefa.. Ey İnsan! Sana Verdiğim Evladı İnşa Et! DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere!-2 Yeni Dünya Düzeni Projesinin Üç Ayağı... Yitik Bir Meziyetimiz; Dürüstlük ve Hakkaniyet Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı... Geldiğimiz Nokta! Allah'ın Teveccüh Ettiği Bir Müslüman Olmak LGBTQ+ Dayatmasına Karşı Aileyi Korumak Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu?-2 Ben, Dr. Orhan Koyuncu; Zırhlı Memurlarla Eşit Can Güvenliği Hakkı İstiyorum.. DSÖ’nün Dişine Kan Değdi Bir Kere -1- Müslüman Mahallesinde Domuz Eti Satılıyor mu? -1- Engelleri Aşanlar, Engeline Takılanlar... Müntehir Enes Kara ve Ülkemin Mal Bulmuş Mağribileri.. Küfrün İhsanı Olmaz.. Müşfik Bir Millet(tik) Biz; Ne Oldu Bize? Zaman Çok Kısa; Ye, İç, Gül, Oyna… Bir Daha mı Geleceksin Dünyaya? Koronavirüs, Hastalık Değil, Servetin El Değiştirmesi Aracı Olabilir mi? Sahurun Vakti.. Abid Özmen, Sevda Kuşun Kanadında ve Bilderberg Toplantısı Her İnsan, Yapmadığı Tüm İyiliklerin Suçlusudur* Ziyanda Olan Kitlelerdir, Şahsiyetler Her Zaman Kazanır Yine Bir 24 Kasım Daha Geldi... Conseil Français Du Culte Musulmane veya Müslümanların Birlik Sorunu Türkiyeliler Defolsun! Baba Ne İşe Yarar?* Toplumsal Cinsiyet Eşitliği - STK'lar Uyanıyor mu? Atam Lut Gibi Bir Mürteciyim Ben! Dünyanın Öbür Ucundaki Kardeşlerimizin Ayağına Diken Battı LGBT’nin Onur Yürüyüşü İnsan Birey midir, Şahsiyet midir? Dilin Kavramsal Bütünlüğünün Bozulması Hac mı, Panayır mı? İnsan Bu! Yaprak Misali: Ya Şimale Savrulur Ya Kıbleye Eğilir! Pacta Sund Servanda İdam Cezası Neden Getirilemez? Sırat Köprüsü Nerededir, Bilir Miyiz?
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwinbetonred bizbet
Casibom