Tefsir Notları: Bakara Suresi -18- Ayetler: 86-90

Bakara Suresinden ayetler... Rabbim Kitabını doğru anlayıp doğru yaşamayı Kuran Ahlakı ile ahlaklanıp Kuran'la inşa olmayı nasip eyle... "İşte bunlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez."

TEFSİR - 24-03-2023 11:18

Tefsir Notları: Bakara Suresi -18- Ayetler: 86-90

86- İşte bunlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.

Dünyevi kaygılarla bunu yapanlar ahrete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bunlar ebedi hayatı verip geçici dünya hayatına talip olan alış verişi zarar eden kimselerdir. Bunların Allah’ın yardımını hak etmeyen azabı hak eden kimselerdir.

87- Andolsun, biz Musa'ya Kitap verdik ve ardından peşpeşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir peygamber nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?

İsrailoğullarına Hz. Musa’dan sonra birçok Peygamber gelmişti. Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Yahya, Hz. Zekeriya gibi Kuran’da adı geçen peygamberler olduğu gibi, Kuran’da adı geçmeyip Tevrat’ta belirtilen bir çok peygamber vardı. Hz. İsa onların sonuncusu idi.

Hz. İsa özel bir Peygamberdi babasız dünyaya gelmişti. Meryem suresinde Hz. İsa’nın doğumu daha uzun bir şekilde anlatılır.

“Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik.”

Hz. İsa Kuran’da Meryem oğlu İsa diye anılmaktadır. Annesi ile anılan tek Peygamber Hz. İsa dır. Bu ifade ile Hz. İsa’nın babasızlığı vurgulanırken Hz. Meryem’in özgün varlığına da dikkat çekiliyor. Hz. Meryem’de Allah Katında Hz. İsa kadar özel bir kişiliktir. Allah’ın bir ayetinin üzerinde tecelli ettiği biridir.

Hz. İsa’ya verilen belgeler sahip olduğu mucizeler olabilir. Babasız doğması, bebekken konuşması, ölüleri diriltmesi, hastaları iyileştirmesi gibi..

"Ruhül-Kudüs" (Kutsal Ruh), genel görüşe göre vahyi, Peygamberlere ileten Cebrail'e (a.s.) dır. Üstad Mevdudi’ye göre ise  Cebrail'e (a.s.) olabileceği gibi Allah'ın saf olarak yarattığı İsa Mesih'in kutsal ruhu da  olabilir.

88- Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah, küfürlerinden dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı onların pek azı iman eder.

"Bizim kalplerimiz örtülüdür." İfadesi ile biz başka inançlara kapalıyız diyorlar. Bir insan araştırıcı ve sorgulayıcı bir anlayışa sahip olmadan hakikata ulaşamaz.

Bu körü körüne imandır.

“Buhari’de yer göktedir gök yerdedir dese benim için bitmiştir ondan sonra yer göktedir gök yerdedir” diyen anlayışla "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Diyen anlayış aynı kapıya çıkar. Bu anlayış sahiplerinin diğer inanç sahiplerini sorgulama hakları yoktur….

Yahudilerde şöyle diyorlardı "Biz imanımızda öylesine sabit ve inançlıyız ki, aksine söylenen hiçbir şeyden etkilenmeyeceğiz."

Bu mantığa aykırı ön yargıların esiri olan bu tür kişilerin kendilerini aldatmasından başka bir şey değildir.

Onlar, bu tür katı bir tutumun, imanlarındaki sebatlarının bir işareti, bu nedenle de bir fazilet olduğuna inanırlar.

Gerçekte ise onların aksini ispatlayan güçlü deliller olduğu halde, kendi geleneksel âdet ve inançlarına bağlanıp kalmaktan daha kötü bir durum yoktur.

89- Allah katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayıcı bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce küfredenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah'ın laneti kâfirlerin üzerinedir.

Hz. Peygamber'in (s.a.) gelişinden önce Yahudiler, kendi kitaplarında özellikleri önceden bildirilen bu peygamberi büyük bir istekle bekliyorlardı. Şöyle dua ediyorlardı: "Çabuk gelsin ve biz kâfirleri yenip, eski şerefimizi tekrar elde edelim!" Medineliler Yahudilerin bu beklenti içinde yaşadıklarına şahittiler. Şu söz devamlı ağızlarındaydı: "Bırakın şu putperestler istedikleri kadar bize hükmetsinler. Peygamber geldiğinde onların hesabını göreceğiz." Bu nedenle Medineliler Hz. Muhammed'in (s.a.) peygamber olduğunu ilân ettiğini duyduklarında, bunları hatırladılar ve O'nun, Yahudilerin bol bol sözünü ettiği peygamber olabileceğini düşündüler. Birbirlerine şöyle dediler: "Yahudiler O'nu bizden çalmadan gidip, O'nu kabul edelim."

İşte bu nedenle Medineli Müslümanlar, Yahudilerin bu kadar merakla bekledikleri peygamberi kabul etmek yerine, O'nun en azılı düşmanları olmalarını bir türlü anlayamıyorlardı.

Onların Hz. Peygamber'i (s.a.) tanıdıklarına dair birçok delil vardı. En güvenilir delil, Yahudi liderlerinden birinin kızı, diğerinin de yeğeni olan Hz. Safiye'nin (Peygamber'in hanımlarından biri) anlattığı olaydır. Hz. Safiye (r.a.) şöyle anlatıyor: "Hz. Peygamber (s.a.) Medine'ye hicret edince, babamla amcam O'nu görmeye gittiler. Eve döndüklerinde aralarında şu konuşma geçtiğini duydum: Babam- Allah'a andolsun, O (bize bahsedilen kişinin) aynısı. Amcam- Bundan emin misin? Babam- Evet. Amcam- O halde niyetin nedir? Babam- Yaşadığım sürece O'na karşı çıkacağım ve görevinin başarıya ulaşmasına izin vermeyeceğim." (İbn-i Hişam, cilt II, s. 165, Kahire baskısı 1936.)

90- Allah'ın kularından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar.  Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azab vardır.

Üstad Mevdudi’ye göre Ayet şu anlama da gelebilir: "Geleceklerini ve Ahiret'teki ebedî kurtuluşlarını satmalarına karşılık aldıkları şey, ne kötü ve ne kadar azdır."

İsrailoğulları'nın ırkçı tutumları, onların, son Peygamberi kabul etmelerine engel olmuştu.  Onlar peygamberin kendi ırklarından olmasını istiyorlardı. Bu nedenle, kendilerinden daha aşağı gördükleri bir ırktan peygamber çıkınca, O'nu kabul etmediler.

Allame Tabatabai diyor ki Yahudiler Peygamberimizi (s.a.a) ilk gönderilişinden ve hicret edişine kadar desteliyorlardı. Ama ne zaman ki Hz. Peygamber onların yurtlarına konuk oldu ve kendisine Kuran inmeye başladı ve onlar da bunun kendisinin gelişi ile zafer istedikleri, gelişinin beklentisi içinde oldukları peygamber olduğunu iyice anladılar, o zaman içlerinde kıskançlık duygusu depreşmeye başladı, büyüklük kompleksine kapıldılar.

Dolayısıyla sık sık sözünü ettikleri gerçeği inkâr ettiler, daha önce Tevrat'ı inkâr ettikleri gibi Kuran'ı da reddettiler. Küfür üstüne küfür kazandılar. Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Irkçılık ve üstünlük duygusunu hakikate satmış oldular. Bile bile inkar bataklığına gömüldüler. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azab vardır. İsrail oğullarını alçaltıcı bir azap bekliyor.

Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Tefsir Notları: Bakara Suresi -30- Ayetler: 146-150

Tefsir Notları: Bakara Suresi -30- Ayetler: 146-150

28-09-2023 - TEFSİR

Tefsir Notları: Bakara Suresi -29- Ayetler: 141-145

Tefsir Notları: Bakara Suresi -29- Ayetler: 141-145

27-07-2023 - TEFSİR