Rahman ve Rahim Olan Allah'ın adıyla
80'li yılların başı 12 Eylül Darbesinin sert rüzgarlarının estiği ve postallarının yere vurduğu zamanlardı. Bu yıllar ben ve arkadaşlarımın henüz bıyıklarımızın yeni terlediği, tevhid mücadelesi içinde yeni yeni yer almaya başladığımız yıllardı
Allah'ın kullarına lütfu olan Kurban Bayramı'nda kurban kesiminden hemen sonra Türk Hava Kurumuyla yaşadığımız deri savaşını siz değerli okurlara biraz bahsetmek istiyorum.
O yıllarda darbe yönetimi kesilen kurbanların derilerinin sadece Türk Hava Kurumu veya uygun gördüğü kurumlara bağış yapılmasına izin veriyordu. Bu kurumların dışında hiçbir kuruma bağış yapılmasına asla müsade etmiyordu. Kur'an kursları ve camiilerin kesinlikle bağış almalarına müsaade edilmiyordu. Maalesef o dönem ceberrut rejimin hışmından korkan Kur'an kursları buna uymak zorunda kalıyordu. Kaldı ki uymayan insanların topladıkları derilere el konuluyor hem de ağır cezalara maruz kalıyorlardı. O dönemde THK'nın Müslümanlardan topladığı kurban derilerini belli bir azınlığa, içki masalarında ve balolarda harcadığını biliyorduk. Biz Fatih Aksaray'da arkadaşlarımızla beraber o kurban derilerini bu zalim ceberrut kurumlara vermemek için bütün güç ve enerjimizi kullanarak mahallemizin derilerine imanı bir görev bilinciyle sahip çıkıyorduk. O kurumlara vermemek için insanlarımızı yoğun bir şekilde bilinçlendiriyorduk. Topladığımız derileri dönemin deri fabrikalarının bulunduğu Kazlıçeşme'ye hemen götüremiyorduk. Çünkü ilk günlerde asker ve polis Kazlıçeşme'nin girişinde nöbet tutup bizlerin topladığı kurban derilerini yasadışı sayarak el koyuyordu. Deri toplayan yüzlerce insan bu tuzağa düşüp hem derilerini vermek zorunda kalıyorlar hem de mahkemede yargılanıp para cezası ödemek zorunda kalıyorlardı. Biz de bunu bildiğimiz için bir hafta derilerimizi bekletip gece kontrollü bir şekilde derilerimizi daha önceden anlaştığımız fabrikaya teslim ediyorduk. Bunu yaparken bizim ne bir kurumumuz ne de bir partimiz yoktu. Sadece camii etrafında toplanmış arkadaş grubuyduk. Kurban derilerinden aldığımız nakit parayı, özellikle dönemin en sıcak meselesi olan Sovyetlere karşı başlatılan Afgan Cihadına gönderiyorduk. Bazen de etrafımızdaki hasta ve ihtiyaç sahibi ailelere veriyorduk. O dönemde Softa Sinan Camiisinin karşısında ki boş araziyi kesim alanı olarak kullanıyorduk. Rahmetli babam Ferman Yurdan kurban kesim işinin ehli biriydi. Dolayısıyla mahalleli de kurbanlarını babama kestirmek isterlerdi. Babamda karşılıksız hiçbir ücret almadan kurbanlarını keserdi. Bu vesileyle de aileler kendi gönül rızalarıyla kurbanlarını bize bağışlardı. Kurban derilerini saklayacak depolarımız da yoktu. Baskın olur korkusuyla toplanan derileri tek bir yerde de saklayamıyorduk. Mahalle sakinlerimizin apartmanlarında uygun yerlere koyuyorduk derilerimizi. Bir haftayı aşkın orada kaldığından dolayı apartmanın her yerini koku sarardı. Ama mahalleli derilerin gerçekten doğru adreslere ulaşacağını bildiğinden bize çok güveniyordu. Dolayısıyla asla şikayet etmiyorlardı.
Şimdi ki Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, ilahiyat okuduğu dönemde Softular Camiisinde Fahr-i İmamlık görevini yapmaktaydı. Orada gençler üzerinde çok güzel çalışmalar yaparak gençleri camii etrafında toparlamayı başarmıştı. Camiilere kurban bağışı yasak olması nedeniyle bizlerin hem yasadışına çıkmamasını isterdi hem aynı zamanda derileri doğru yerlere teslim ettiğimizi bildiği için manevi desteklerini eksik etmezdi.
Kısaca dönemin bütün baskılarına rağmen kurban derilerini doğru adreslere ulaştırmak için azami gayret gösteriyorduk. O gençlerimiz gerçekten sokakta Rıza-i Bari'yi kazanmak için Hazreti İbrahim'in Tefekkürü, İsmail efendimizin teslimiyeti ve Hacer annemizin sabrıyla yılmadan imanı bir görev bilinciyle davasına sahip çıkmaktaydı.
Emr-i bil maruf neyh-i anil munker sorumluluğumuzu terk edip sadece ideolojik düşüncelerle hareket ettiğimiz şu dönemde, deriye verdiğimiz o çabanın kıymetini şimdi daha iyi anlıyor ve mumla arıyorum. O dönem bulunmayan STK'lar günümüzde profesyonel bir şekilde sadece Türkiye değil dünyanın her yerinde kurban kesimi ve deri işini yapıyorlar. Bu organizasyonların içinde kendim de bulunduğum için bütün samimiyetimle söyleyebilirim ki o ruhu bulamıyorum. Gelin hep beraber gençliğimize yeniden sahip çıkalım. Bilboardlardan sosyal medyaya kadar en iyi şekilde profesyonelce yardım toplamak için gösterdiğimiz çabayı ve önemi sağımızda solumuzda toplumuzda kaybolan ve kurban olan gençlerimize sahip çıkmak içinde gösterelim. Gençlerimiz kurban olmasın. Gençlerimizle beraber o ruha ulaşıp aynı ruhla kurban derilerimizi toplayalım. Önümüzdeki kurban bayramının tüm insanlığa barış, özgürlük, adalet, hak ve hukuk getirmesini rabbiminden niyaz ediyorum
Vessalam
Bu makale çok güzel di..
Rabbim muvafak eylesin amin.