TEFSİR
Giriş Tarihi : 02-10-2022 08:46   Güncelleme : 17-10-2022 20:30

Tefsir Notları: Bakara Suresi -1- Ayetler:1-2....

Bakara Suresi.. Giriş...

Tefsir Notları: Bakara Suresi -1- Ayetler:1-2....

Bakara Suresi

Giriş..

Bakara suresinin büyük bir bölümü Hz. Peygamber'in (s.a.) Medine'de geçirdiği ilk iki yılda nazil olmuş ancak on yılda tamamlanmıştır.

Faizi yasaklayan ayetler Hz. Peygamber'in (s.a.) hayatının son döneminde nazil olmuş; fakat, bu sureye eklenmiştir. 281. âyeti Veda Haccında Mekke'de inmiştir. Medine'ye hicretten önce Mekke'de nazil olan son ayetler de (284-286) bu sureye dahil edilmiştir.

286 (ikiyüzseksenaltı) âyettir. Kur'an'ın en uzun sûresidir.

Bakara suresi, surenin 67-73. ayetlerinde geçen inek kıssası nedeniyle bu adı almıştır.

Fakat bu, surenin konusunu bildirmek amacıyla verilmiş bir isim değildir. Bu nedenle, nasıl ki Veli, Ali gibi isimler başka dillere tercüme edilemiyorsa, Bakara da "inek" veya "buzağı" diye tercüme edilemez. Çünkü o zaman, surenin konusunun "inek" olduğu zannedilebilir.

Kur'an'da, bu şekilde adlandırılmış daha birçok sure vardır.

Mekke'de Kur'an genellikle, müşrik Kureyşlilere hitap ediyordu.

Fakat Medine'de muhatap çeşitlenmişti. Allah'ın birliği, peygamberlik, vahiy, Ahiret ve melekler gibi inançlara aşina olan Yahudiler de Kuran’ın muhatabı idi artık.

Yahudiler, Allah'ın, peygamberi Hz. Musa'ya (a.s.) indirdiği Tevrat’a inanıyorlardı. Hz. Musa Peygamberimizinde devamı olduğu Peygamberler silsilesinin bir parçası idi.

Gerçekte tüm peygamberler aynı mesajı getirmişlerdi. Ancak Yahudiler Hz. Musa’nın getirdiği tevhid mesajını değiştirmişlerdi.

Hz. Peygamber (s.a.) Medine'ye gidip Yahudileri son peygamber olarak yeniden tevhid dinine davet etmişti. İşte bu surenin üçte birinden fazlasının İsrailoğulları'na hitap etmesinin nedeni, buydu.

Bakara suresinde İsrail oğullarının onların tarihî, ahlâkî bozulmaları, dinden sapmaları eleştirel bir yaklaşımla anlatılır. İslamoğlu hoca bu süreci İsrailoğullarının yahudileşme süreci olduğunu söyler.

Mekke'de İslâm, çoğunlukla ana ilkeleri tebliğ etmek ve müminleri ahlâken eğitmekle ilgileniyordu. Fakat Hz. Peygamber'in (a.s.), müslümanların tüm Arabistan'dan gelip yerleştiği ve Ensar'ın yardımıyla küçük bir İslâm Devleti'nin kurulduğu Medine'ye hicretinden sonra, tabiî olarak Kur'an sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve hukukî problemlere de değinmeye başladı.

Mekke'de ve Medine'de nazil olan sureler arasındaki farkın nedeni işte budur. Bu nedenle bu surenin yarıdan fazlası, toplumda kaynaşma, dayanışma ve problemlerin çözümünü sağlamaya yarayan ilke ve düzenlemelerden oluşur.

Medine'ye hicretten sonra Tevhid ile Şirk arasındaki çatışma da yeni bir görünüme bürünmüştü. Bağımsız bir şehir devletinin kurulduğu Medine'de şartlar değişmişti, buradaki çatışma daha çok İslâm toplumu için hayatını devam ettirme meselesi haline gelmişti.

Bu dönemde yeni bir tür "müslüman" tipi, münafikûn (iki yüzlüler) türemeye başlamıştı.

Medine’de İslâm'ı içinden yıkmak için İslâm'a girenler olduğu gibi, çevreleri müslümanlar tarafından sarılan ve dünyevî çıkarlarını korumak için "müslüman" olanlar da vardı.

Bazıları da İslâm'ın gerçekliğine tam kâni olmamış; fakat, kabileleriyle birlikte müslüman olmuşlardı. Bu ve benzeri nedenlerle Medine’de gerçekte iman etmediği halde inanmış gibi gözüken münafıklar türemişti.

Bakara'nın nazil olduğu dönemde Medine’de her türden münafık türemeye başlamıştı. Bu nedenle Allah, sure içerisinde münafıkların özelliklerine dikkat çekmekte, kötü özellikleri ve hileli işleri açığa çıktıkça, onlarla ilgili talimatlar indirmekteydi.

Bakara suresi tek kelime ile özetlenecek olsa bu kelime hidayet olurdu.  Sure bir anlamda Hidayet'e davettir ve kıssalar, anlatılan olaylar hep bu ana fikir etrafında döner.

Bu surede özellikle Yahudilere hitap ettiği için, Hz. Peygamber'e (s.a.) indirilen Hidayet'e tâbi olmanın kendi hayırlarına olacağını göstermek üzere, tarihte yaşanmış birçok olaya değinilmişti.

Normal şartlarda Yahudiler Kur'an'ı kabul edenlerin ilki olmalıydılar. Çünkü bu Kitap, Hz. Musa'ya (a.s.) indirilenin bir benzeri idi. Ancak onlar kibirleri ve inadları yüzünden iman etmediler. Anlaşmalarda ihanet ettiler.

Bakara Suresinin 1-20 inci  Yani sureye giriş ayetleri Kur'an'ı bir Hidayet Kitabı olarak ilân eder:

İman'ın temellerini, Allah'a, Peygamberliğe, öldükten sonra dirilmeye yani Ahirete iman olarak belirler; Yani İmanın esası üçtür: Tevhid, Nübüvvet, Ahiret...

Sure İnsanları imanı kabul etme ve reddetme hususunda üç gruba ayırır: Müminler, kâfirler ve münafıklar. Ve surenin girişinde bu üç grubun özelliklerini anlatır.

Bismillah diyerek Bakara suresine başlıyoruz...

Fatiha "Bizi doğru yola ilet" duasıyla ve o doğru yolun özelliklerini anlatarak bitiyordu. Bakara ise, "Bu bir kitaptır ve hidayettir" diye doğru yolun ne olduğunu, doğru yolun özelliklerini anlatarak başlıyor .

1- Elif, Lâm Mîm..

Elif-Lam-Mim gibi Kur'an'da bazı surelerin başında yer alan Huruf-u Mukatta Kur'an'ın nazil olduğu dönemde Arap edebiyatında yaygın bir kullanıma sahipti. Şairler ve belâgat ehli bunları kullanırdı. Bu aşinalıktan olsa gerek bunların Kur'an'da kullanılmasına Mekke toplumunda karşı çıkan veya sorular yönelten olmadı.

Müfessirler ise Huruf-u Mukatta konusunda farklı düşünceler ileri sürmüşlerdir. Kimileri bu harflere farklı anlamlar yüklemiş kimi ise bu harflerin özelde bir anlamı olmadığı ancak Allah’ın bu harlerle kimi mesajlar verdiğini söylemişlerdir.

Sahabedende bu harflerle ilgili çeşitli sözler rivayet edilmiştir. Hz. Ebubekir’in “Bu harfler Kuran’ın sırlarıdır.” Hz. Ali’nin “ Bu harfler İlahi isimlerdir” dediği rivayet edilmiştir.

Ünlü dil bilimci Sibeyveyh “Bir şeyi cümle ile, bir şiiri beyit ile, bir insan topluluğunu bir harf ile isimlendirmek mümkündür” demiştir.

Bu harflerden sonra genelde Kuran ile ilgili ayetler gelmesini dikkate alan Üstad Seyyid Kutup “Kur'an, bu tür  harflerden oluşmuştur. Bu harfler ona inanmayan muhalif Araplar tarafından da bilinip kullanılıyordu. Fakat buna rağmen bu kitap; Arapların aynı harfleri kullanarak benzerini meydana getiremeyecekleri mucizevi bir kitaptır.  Kur'an-ı Kerim bu Araplardan, meydan okuyucu bir üslupla şunu istedi: "Madem ki "bunu Muhammed uyurdu"  diyorsunuz, o halde işte bu harflerden meyfana gelen bu Kuran’ın bir benzerini de siz uydurun.”  Diyor.

Yine bu harfler Kuran’ın tekbir harfinin dahi zayi olmadığının ifadesidir.

2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösteren bir kitaptır.

Üstada Mevdudi “Bunun anlamı basitçe ‘Şüphesiz bu, Allah'tan gelen bir Kitap'tır’ olabildiği gibi, ‘Bu Kitap'ta şüpheli hiçbir şey yoktur’ anlamına da gelebilir” diyor.

‘Hüda’ doğruluk ve açık seçiklik demektir. Yani kendisinde şüphenin bulunmadığı bu kitap takva sahiplerine doğru yolu göstermekte, onda bilgi, hikmet, irfan ve insanın hayatı için gerekli olan açıklamalar bulunmaktadır.

Çünkü O'nu indiren Allah, gerçeği tam anlamıyla bilip kuşatmıştır. Bu nedenle Kur'an'ın içindekiler hakkında da şüpheye yer yoktur. Ancak insanın kendi aklının noksanlığı nedeniyle şüpheye düşe bilir. O kişisel bir sorundur, Kuran’dan kaynaklanmaz.  

Kur'an'dan gerçek anlamda yararlanabilmenin birinci şartı muttaki olmaktır, takva sahibi olmaktır.

Takva: esas itibari ile “Az söz söylemektir” Hz. Ömer Takva’yı “Dikenli yolda yürürken elbiseni ve bedenini dikenlerden korumak” olarak izah etmiştir.

Takva’yı Muhammed Esed sorumluluk bilinci olarak cevirir, Ancak takva yalnızca Allah’a karşı sorumluluk bilinci değil, aynı zamanda Allah’a karşı duyulan bir muhabbet ve yakınlığı da ifade eder.

Ali Bulaç’ın ifadesi ile Takva kavramsal olarak: “Salih ameli, yani iyi güzel yararlı ve iyi davranışları, içtenliği, ibadetleri ve duası ile kendini yüce Alllah’ın azabından koruyan kimsenin bilinçli davranışını ve Allah’a saygıdan ileri gelen korkusunu ifade eder. Takva sahipleri hem Allah’ın yasakladığı şeylere yaklaşmazlar hemde Allah’tan gelen her şeyi derin bir iman ve ihlasla tasdik ederler.. ”

Takva’dan amaç Allah’tan sakınmak değil, Allah’a yaklaşmak için günahtan sakınmaktır. Allah’tan da çekinmek, O’nun sevgisini kaybetmekten O’nun sevgisini yitirmekten çekinmektir.

Allame Tabatabai ise Muttakilerden maksat mü’minlerdir diyor. Zira Takva; müninlerden herhangi bir sınıfının özel niteliği değilidir. Zira Takva bir İman makamı değildir. Aksine takva İmanın tüm makamlarını kapsayan genel bir niteliktir.

Ehli beyt mektebinde  amel imandan bir cüz olarak kabul edilir. Ve dolayısı ile İman artar ve eksilir ve İmanın makamları vardır ki ihlas, ihsan bu makamlardandır.

Kuran muttakiler için yol gösteren hidayet eden bir kitaptır.

Kuran’ın hidayet etmesi, Kuran’ın gösterdiği hakikat yolunu bulabilmek için, gerçek samimi bir hakikat arayıcısı olmak gerekir. Yoksa önyargılarla Kuran’a yaklaşanlar yada kendi düşüncelerini Kuran’a tasdik ettirmek için Kuran’a yaklaşanlar çok Kuran okusalarda, Kuran onlara hidayet etmeyecektir. Hiç şüphesiz samimi bir niyetle hakikatı arayan birini Kuran hakikate ulaştıracaktır.

Şüphesiz bu Kitap'ta Kuran’da hidayetten başka bir şey yoktur.

Bu ayette hidayetin iki anlamından söz etmek mümkün,

a) Yol gösterme, b) İmanı yaratma...

Birinci anlamında insana nasıl bir hayat yaşaması, nasıl bir yol izlemesi gereği peygamberlerce ve onların varisleri ile tarif edilmiştir.

İkinci anlamı ile Allah’ın imanı isteyene imanı nasip etmesi olarak değerlendirile bilir. Hidayeti  gösteren Allah, hidayete eren İnsandır.

 

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com