TEFSİR
Giriş Tarihi : 25-11-2022 13:05   Güncelleme : 09-12-2022 09:40

Tefsir Notları: Bakara Suresi -8- Ayetler: 36-39

36- Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.

Tefsir Notları: Bakara Suresi -8- Ayetler: 36-39

36- Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.

Yani, "Şeytan insanın düşmanı, insan da şeytanın düşmanı olacaktır." Şeytan'ın, insanı Allah'ın yolundan saptırıp felâkete sürüklemek istemesi, onun, insanın en büyük düşmanı olduğunu gösterir.

Diğer taraftan insanın insanlığı, ona, şeytanla savaşmasını söyler. Fakat ne yazık ki insan şeytanın yalanlarına o denli kapılır ki, onu dost edinmeye başlar. Fakat bu, onların karşılıklı düşmanlığının dostluğa dönüştüğü anlamına gelmez. Bu sadece insanın düşmanı tarafından kandırıldığı ve kendi önüne atılan tuzağa yakalandığı anlamına gelir.

37- Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. (Allah da) Bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.

Hz. Adem (a.s.) bu günahına pişman olup Allah'a yönelerek tövbe etmek istediğinde, Allah'tan bağışlanma dilemek için uygun kelimeler bulamadı. Allah da, pişman olduğu için ona acıdı ve ona gerekli sözleri öğretti.

Arapça tövbe kelimesi "geri dönmek" ve "yönelmek" anlamlarına gelir. İnsana uygulandığında, onun isyandan itaate döndüğü anlamına gelir. Allah'a atfedildiğinde, O'nun kuluna yönelip affettiği anlamına gelir.

Kur’an da İstiğfar ve Tövbe, ayrı ayrı gelirler. İstiğfar; Bir şeyden dolayı Allah’a dil ile özür dilemek demektir. Tövbe ise Allah’tan özrü yaptığınız hatanın cinsi ile dilemek anlamına gelir. Yani günahı madde ile mi işlediniz, Tövbeyi de madde ile yapacaksınız. Günahı şeytan yoluna para harcayarak mı işlediniz, Onun tövbesi Allah yoluna harcamaktır. Günahı şeytanın yoluna ömür ve sıhhat harcayarak mı işlediniz, Onun tövbesi Allah’ın yoluna onun tam aksi istikamette yine aynı şeyden Allah yoluna harcamaktır. Yani tövbe, bir şeyin tövbesi, kendi cinsindendir.

Onun için gözün tövbesi vardır. Gözün tövbesi; Gözün günahı batılı seyretmekse tövbesi de hakkı görmektir. Kulağın günahı batılı dinlemekse, tövbesi de Hakka yönelmektir. Kalbin günahı batıla iman batılı kabul etmekse, tövbesi de ondan yüz çevirip hakka yönelmektir. Onun için Tövbe hem fiili olabilir, hem kalbi olabilir. Bu nedenle Peygamberimiz ‘pişmanlık tövbedir’ diye buyurur.

Çünkü pişmanlık kalbin tövbesidir. Adem’in tövbesinin en somut göstergesi yaşadığı büyük pişmanlık olmuştur.

38- Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Artık, ne zaman size benden bir hidayet gelir de, kim benim hidayetime uyarsa, onlar için ne bir korku vardır, ne de mahzun olacaklardır."

Bağışlama olayından sonra bu emrin tekrarlanması çok önemlidir. Bir önceki ayette Hz. Adem'in (a.s.) tövbe ettiği ve Allah'ın da onun tövbesini kabul ettiği bildirilmişti.

Bu şekilde sadece Hz. Adem (a.s.) itaatsizlik günahından arınmış olmakla kalmıyor; daha sonra onun neslinden gelecek olanlar da bu günahın etkilerinden korunmuş oluyordu.

Burada ki Allah’tan gelecek bir rehberlikten hidayetten kasıt elbette ki nübüvvet müessesesidir. Yani Allah insanı yeryüzüne halife kıldıktan sonra insana akıl, insana vicdan, insana irade gibi yine vahyin bir başka türü olan nimetler sunduktan sonra bununla da yetinmeyip insana bir de peygamber ve kitap gönderiyor. İşte bu Allah’tan gelen rehberliğin devamı anlamına geliyor. Ve Allah bu rehberliğe uyması durumunda insanın iki temel ödül kazanacağını söylüyor. Dünya ve ahret saadeti.

Tevrat’ta Adem kıssası Tekvin Kitabının 2. Babında şöyle anlatılır:

 "Ve Rab Allah yerin toprağından Âdem'i yaptı, ve onun burnuna hayat nefesini üfledi; ve Âdem yaşayan can oldu. Ve Rab Allah şarka doğru Âdem'de bir bahçe dikti; ve yaptığı Âdem'i oraya koydu. Ve Rab Allah görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasında hayat ağacını, ve iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. Ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıkardı, ve oradan bölündü, ve dört kol oldu. Birinin adı Nil'dir; kendisinde altın olan bütün Havila diyarını kuşatır, ve bu diyarın altını iyidir; orada ak günnük ve akik taşı vardır. Ve ikinci ırmağın adı Ceyhun'dur. Bütün Habeş diyarını kuşatan odur. Ve üçüncü ırmağın adı Dicle'dir. Musul'un doğusunda akar. Ve dördüncü ırmak Fırat'tır. Ve Rab Allah Âdem'i aldı baksın ve onu korusun diye Aden bahçesine koydu. Ve Rab Allah Âdem'e emredip dedi: Bahçenin her ağacından istediğin gibi ye; Fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemeyeceksin; çünkü ondan yediğin günde mutlaka ölürsün." "Ve Rab Allah dedi: Âdem'in yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım. Ve Rab Allah her kır hayvanını, ve göklerin her kuşunu topraktan yaptı; ve onlara ne ad koyacağını görmek için Âdem'e getirdi; ve Âdem her birinin adını ne koydu ise canlı mahlukun adı o oldu. Ve Âdem bütün sığırlara ve göklerin kuşlarına, ve her kır hayvanına ad koydu; fakat Âdem için kendisine uygun yardımcı bulunmadı. Ve Rab Allah Âdem'in üzerine derin uyku getirdi; ve o uyudu; ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ve yerini etle kapadı; ve Rab Allah Âdem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı, ve onu Âdem'e getirdi.

Ve Âdem dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir; buna Nisa denilecek, çünkü o insandan alındı. Bunun için insan anasını ve babasını bırakacak, ve karısına yapışacaktır, ve bir beden olacaklardır. Ve Âdem ve karısı, ikisi de çıplaktılar, ve utançları yoktu."

3. Bab: "Ve Rab Allah'ın yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekârı olan yılandı. Ve kadına dedi: Gerçek, Allah: Bahçenin hiçbir ağacından yemeyeceksiniz, dedi mi? Ve kadın yılana dedi: Bahçenin ağaçlarının meyvesinden yiyebiliriz; fakat bahçenin ortasında olan ağaç hakkında Allah: Ondan yemeyin, ve ona dokunmayın ki, ölmeyesiniz, dedi. Ve yılan kadına dedi: Katiyen ölmezsiniz; çünkü Allah bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız. Ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi; ve gözlere hoş ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvesinden aldı ve yedi; ve kendisiyle beraber kocasına da verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı, ve kendilerinin çıplak olduklarını bildiler; ve incir yaprakları dikip kendilerine önlükler yaptılar." "Ve günün serinliğinde bahçede gezmekte olan Rab Allah'ın sesini işittiler; ve Âdem'le karısı Rab Allah'ın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler. Ve Rab Allah Âdem'e seslenip ona dedi: Neredesin? Ve o dedi: Senin sesini bahçede işittim ve korktum, çünkü ben çıplaktım, ve gizlendim. Ve dedi: Çıplak olduğunu sana kim bildirdi. Ondan yeme, diye sana emrettiğim ağaçtan mı yedin? Ve Âdem dedi: Yanıma verdiğin kadın o ağaçtan bana verdi, ve yedim." "Ve Allah kadına dedi: Bu yaptığın nedir? Ve kadın dedi: Yılan beni aldattı, ve yedim. Ve Allah yılana dedi: Bunu bilerek yaptığın için bütün sığırlardan ve bütün kır hayvanlarından daha lânetlisin; karnın üzerinde yürüyeceksin, ve ömrünün bütün günlerinde toprak yiyeceksin; ve seninle kadın arasına, ve senin zürriyetinle onun zürriyeti arasına düşmanlık koyacağım; o senin başına saldıracak, ve sen onun topuğuna saldıracaksın. Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlât doğuracaksın; ve arzun kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır. Ve Âdem'e dedi: Karının sözünü dinlediğin ve: Ondan yemeyeceksin, diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lânetli oldu; ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin; ve sana diken ve çalı bitirecek; ve kır otunu yiyeceksin, toprağa dönünceye kadar, alnının teriyle ekmek yiyeceksin; çünkü ondan alındın; çünkü topraksın, ve toprağa döneceksin. Ve Âdem karısının adını Havva (hayatı olan) koydu; çünkü bütün yaşayanların anası oldu. Ve Rab Allah Âdem için ve karısı için deriden kaftan yaptı, ve onlara giydirdi." "Ve Rab Allah dedi: İşte, Âdem iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden biri gibi oldu; ve şimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın, ve yemesin ve ebediyen yaşamasın diye, böylece Rab Allah onu Aden bahçesinden, kendisinin içinden alındığı toprağı işlemek için çıkardı. Ve Âdem'i kovdu; ve hayat ağacının yolunu korumak için, Âdem bahçesinin şarkına Kerubileri, ve her tarafa dönen kılıcın alevini koydu."

39- "Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."

Burada "vahiy" olarak tercüme edilen Arapça âyet kelimesi, sözlükte "işaret" veya bir şeyi belirten "sembol" anlamlarına gelen ayetin çoğuludur.

Kur'an bu kelimeyi dört farklı anlamda kullanmıştır. Bazı yerlerde, sadece işaret veya sembol anlamına gelir. Bazı yerlerde tabiat hadiseleri, Allah'ın ayetleri olarak nitelenmiştir; çünkü, her hadise bu perdenin altında gizlenen Hakk'a işaret eder.

Peygamberlere verilen mucizelere de ayet denir; çünkü bu ayetler, onların Alemlerin Rabbinin elçileri olduklarını gösterirler. Bazı yerlerde Kitab'ın bölümleri de ayet olarak nitelenir; çünkü bunlar, sadece Hakk'a ve Gerçeğe değil, Kitab'ın Sahibi'ne de işaret ederler. Sadece Kitab'ın konusu değil, kelimeleri, ifade tarzı ve üslûbu da O'nun sahibine işaret eder. Belli bir yerde kullanılan âyât kelimesinin hangi anlamı kasdettiği, konunun gelişine göre açığa çıkar.

 

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com