TEFSİR
Giriş Tarihi : 11-11-2022 08:18   Güncelleme : 03-12-2022 09:21

Tefsir Notları: Bakara Suresi -7- Ayetler: 30-35

Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yer yüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni övüp-yüceltir ve (sürekli) takdis edip dururken, orada fesat çıkaracak ve orada kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz, sizin bilmediğinizi ben bilirim." dedi.

Tefsir Notları: Bakara Suresi -7- Ayetler: 30-35

30- Hani36 Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yer yüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni övüp-yüceltir ve (sürekli) takdis edip dururken, orada fesat çıkaracak ve orada kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz, sizin bilmediğinizi ben bilirim." dedi.

"Melek", sözlükte elçi, özellikle Allah'ın elçisi anlamlarına gelir.

Halife; Ardıl, vekil, birinin yerine geçen, birinin makamına bakan, birinin yetkileri ile donattığı bir vekil anlamına gelir. O halde burada insan için halife ifadesinin kullanılması ne anlama gelmektedir

Yani insan kimin halifesidir.?

Tüm tefsir tarihi içerisinde bu soruya üç cevap verilmiş.

Birincisi: İnsan Allah’ın halifesidir.

Birinci görüş İbn. Mes’ut a ve onunla birlikte düşünen Hasan Basri gibi bir takım Tabiinden alimlere dayandırılmıştır.  Genel alimlerin yani çoğunluğun görüşüdür. 

Allame Tabatabi bu görüşü savunur ve tefsirinde şöyle der: Söz konusu halifelik, yüce Allah adınadır.

İkincisi: İnsan kendisinden önce yeryüzünde yaşamış ya kendi türünden bir başka neslin, ya da kendi türünden olmayan bir başka varlığın halifesidir denilmiştir.

Bu görüş ise İbni Abbas’a dayandırılmıştır.

İnsan kendisinden önceki bir başka neslin halifesidir. Diyen görüşün iki delili var. Birincisi İblisin varlığı, şeytanın varlığı. Bu görüşü ileri sürenler demişlerdir ki yeryüzünde insandan evvel görevli olanlar yani insanın konumunda olanlar cinlerdi. O cinlerin içerisinden çıkan iblis, cenneti hak etmiş biri idi. Ve işte onun için insan, kendi yerine geçtiği için insanı hasetlendi ve cennetten kovuldu demişlerdir.

Üçüncüsü: İnsan yeryüzünün halifesidir.

En’am suresinin 165. ayetindeki;  “O Allah’ki sizi yeryüzünün halifeleri kıldı.” İfadesinden hareketle bazı müfessirler insan yeryüzünün halifesidir diyor. Bu ibarede halife yeryüzüne nispet edilmektedir. Yani yeryüzü ile halife bir tamlama içerisinde kullanılmakta, yeryüzünün halifeleri denilmektedir.

31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi.

Burada Adem’e öğretilen isimlerin ne olduğu tartışılmıştır.

Ademe öğretilen isimleri bazı müfessirler, dillerin tümünün, kavimlerin konuştuğu her dilin Adem tarafından bilindiği şekilde açıklamışlardır. Ancak böyle bir tefsiri doğrulayacak herhangi bir belge gösterilmemektedir.

Adem’e isimleri öğretilmesinden kasıt, İnsanoğluna eşyaya isim koyma yeteneğinin, eşyayı tanımlama yeteneğinin verilmiş olmasıdır. Bu insana verilen iradeyi de kapsar ki bu irade insanı meleklerden ayıran en önemli özelliktir.

İnsanı meleklerden üstün kılanda iradesi ile Allah’a ibadeti kulluğu seçmesidir.

32- Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiç bir bilgimiz yoktur. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

Meleklerden, Âdem’in müsbet vasıflarının ve kabiliyetlerinin fazlasıyla kendilerinde mevcut bulunduğu kanaatlerinde haklı ve isabetli iseler bunların isimlerini bilip söylemelerini istedi. Melekler bu deneme sonucunda kendilerine verilen bilme ve bilgi üretme kabiliyetinin Âdem’e verilenden farklı olduğunu ve bu sebeple halife olmaya onun ehil bulunduğunu anlayıp itiraf ettiler; Allah Teâlâ’nın ilim ve hikmetini, eserini görerek (ayne’l-yakîn olarak) daha üst dereceden tasdik ettiler.

Meleğin bilgisi kendi bölgesi ve görevi ile sınırlıdır. Ancak insanın bilgisi çok geniş ve kapsamlıdır.

33- (Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O da, bunları onlara isimleriyle haber verince, (Allah) dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da ben bilirim."

Bu bir anlamda Adem’in bilgi edinme kendini geliştirme yeteneğinin ortaya çıkması idi. Böylece melekler Adem’in kendilerinden daha bilgili olduğunu görmüş oldular. Melekler Allah’ın Adem’i yaratmadaki hikmetini anlayamamışlardı. Ancak Adem’in kendilerinden farklı bir yaratık olduğunu yaratılmışların halifesi olduğunu görmüşlerdi.

34- Ve meleklere: "Ademe secde edin" dedik de İblis'ten başka (diğerlerinin tümü) secde ettiler. O ise, dayattı ve kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

Secde, fıkıhta ibadet maksadıyla Allah’ın huzurunda yere kapanmak demektir.

Kelime manası saygı sunmak, saygı ile eğilmek, birine saygıyı göstermek için onun önünde yerlere kapanmak manasına gelir.

Burada secdeyi kelime sözlük manası ile anlamak gerekir. Çünkü burada  meleklerden Adem’e secde etmekten daha çok Adem’e saygılarını sunmaları istenmektedir. Ve Melekler de Adem’e Allah’ın emrine intisalen saygılarını sundular.

Hz. Ali’ye bir Yahudi sordu: Allah, meleklerine Âdem için secdeye kapanmalarını emretti. Söyler misiniz, Muhammed için de bu türden bir şey yaptı mı?"

"Bunun üzerine Ali (a.s) dedi ki: Dediğin gibi oldu. Ne var ki, yüce Allah'ın meleklerine Âdem için secdeye kapanmalarını emretmesi, onların Allah'ı bir yana bırakarak Âdem'e kulluk sundukları anlamında değildir. Aksine bu, onların Âdem'in üstünlüğünü ve Allah'ın ona bahşettiği rahmeti kabul ettiklerinin bir ifadesiydi. Hz. Muhammed'e gelince, bundan daha fazlası ona verilmiştir. Yüce Allah o sonsuz mülkünde ona salât ediyor, tüm melekler, ona esenlik diliyorlar. Müminler de ona salât getirmek suretiyle Allah'a kulluk sunuyorlar. İşte bu, onun daha üstün bir konumda olduğunun göstergesidir, ey Yahudi..."

Üstad Mevdudi meleklerde Adem’e secde etmesinin istenmesi ile bir anlamda insanoğlunun yaşamı boyunca meleklerin insana yardımcı olması istendiğini ifade ediyor.

İblis, sözlükte çok aşırı meyus olan, ümitsiz anlamına gelir. Aynı zamanda Allah'a isyan eden, insan soyuna boyun eğmenin sembolik göstergesi olarak Hz. Adem'e (a.s.) secde etmeyi reddeden ve Kıyamet gününe kadar insanları saptırmak için Allah'tan mühlet isteyen cine verilen addır.

Bu cine şeytan da denir. O sadece kötü ve soyut bir güç değil, insan gibi belli bir kişiliğe sahip bir varlıktır. Genelde bilindiği gibi o bir melek değil, melekler gibi özel bir tür olan cinlerden biriydi.

Mevdudi’nin ifadesine göre İblis, Hz. Adem'in (a.s.) önünde secde etmeyi reddeden tek cin değildi, bir grup cin daha bunu reddetmişti. İblis'in adı, isyanı ilk başlatan o olduğu için anılmaktadır.

35- Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın,  yoksa zalimlerden olursunuz."

Havva diri hayat sahibi hay tarafından yaratılan demektir. Tevrat’a göre Hz. Havva’ya ismini Hz. Adem koydu.

Bu, Adem ve Havva'nın, halife olarak tayin edildikleri yeryüzüne gönderilmelerinden önce eğilimlerinin denenmesi için "Cennet"te bir müddet kalmışlardı. Ve cennette bir sınava tabi tutuldular. Bu sınav için bir ağaç seçilmiş ve ona yaklaşmaları bile yasaklanmıştı. Bu yasağı çiğnediklerinde, Allah katında zalimlerden sayılacakları konusunda da uyarılmışlardı. Ama onlar bu sınavı kaybettiler.

Cennet'i tekrar kazanmanın tek yolu ise, insanı her an saptırmak için fırsat kollayan düşmana karşı başarı kazanmaktı. Ağacın adı ve özelliği Kur'an'da belirtilmemiştir; çünkü ağacın özünde kötü bir özellik yoktu. O sadece imtihan amacıyla seçilmişti.

İmam Cafer-i Sadık'tan şöyle rivayet eder:

 "İmam'a, 'Âdem'in yerleştirildiği cennet, dünya bahçelerinden bir bahçe miydi, yoksa ahiretteki bahçelerden biri miydi?' diye soruldu. İmam şöyle buyurdu: Bir dünya bahçesiydi, üzerine güneş ve ay doğardı. Eğer ahiret bahçelerinden bir bahçe olsaydı, sonsuza dek oradan çıkmazdı. Yüce Allah onu söz konusu cennete yerleştirince, o ağaç hariç diğer her şeyi ona helâl kıldı. Çünkü Âdem öyle bir yaratılışa sahipti ki, varlığını ancak emir, yasak, beslenme, giyinme, barınma ve nikâh (cinsel birleşme) ile sürdürebilirdi. Bir yerden destek almadığı sürece kendisine yararlı olan şeyi zararlı olan şeyden ayırt edemezdi." "İblis, yanına gelip ona şöyle dedi: 'Eğer siz, yüce Allah'ın size yasak ettiği bu ağacın meyvesinden yerseniz, birer melek olursunuz ve sonsuza dek bu cennette kalırsınız. Eğer bu meyveden yemezseniz, Allah sizi buradan çıkaracaktır.' Sonra da kendilerine öğüt vermek istediğini bildirerek yemin etti. Nitekim yüce Allah da bu olayı şöyle haber veriyor: 'Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf melek olursunuz ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan menetti ve onlara, 'Elbette ben size öğüt verenlerdenim.' diye de yemin etti.' [A'râf, 20-21]" "Âdem onun sözünü tuttu ve eşi ile birlikte söz konusu ağacın meyvesinden yedi. Sonra da yüce Allah'ın bize haber verdiği gelişmeler oldu: 'Ayıp yerleri kendilerine göründü.' Yüce Allah'ın üzerlerine giydirdiği cennet giysileri açıldı. Ayıp yerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye çalıştılar.

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com