DÜNYA
Giriş Tarihi : 19-09-2024 21:56

Seyyid Nasrullah: Gücümüz de kararlılığımız da arttı...

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Siyonist güçlerin son eylemleri ve Direniş'in sivil kesimlerinin kararlılığı üzerine yaptığı son konuşmasında Hizbullah'ın askeri kabiliyetlerinin sağlam ve direngen kalmaya devam ettiğini bildirdi.

Seyyid Nasrullah: Gücümüz de kararlılığımız da arttı...

 Yerel kaynaklara göre, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, 19 Eylül günü bir konuşma yaptı.

Konuşmasında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya birkaç soru yöneltti.

Hizbullah Genel Sekreteri, Batı destekli İsrail'i anıştırarak ''Düşmanımız ahmaktır. Teknolojik açıdan üstün bir zekaya sahip oldukları düşünülüyordu ancak, ortaya çıktı ki, onlar ahmaklık açısından üstündürler.'' dedi.

Nasrullah, ''Şehidlerin kanının bereketiyle ve savaşçıların ödedikleri bedel ve çabalarla bugüne kadar Hizbullah'ın altyapısının niteliksel açıdan sürekli güçlendiğini ve bu tür saldırılarla sarsılmayacak bir yapıya evrildiğini'' bildirdi.

Nasrullah her şeyden önce, ''Aksa Tufanı'nın yıldönümü olan 7 Ekim'den önce, geçtiğimiz yılın genel bir değerlendirmesini yapmak üzere bir konuşma yapmayı planladığını ancak son olayların bir konuşma yapmasını gerekli kıldığını'' ifade etti. 

Hizbullah Genel Sekreteri, konuşmasına başlarken, Hz. Muhammed'in doğum haftasını, Hz. Muhammed'in torunu İmam Cafer Sadık'ın doğumunu kutladı, Müslümanları tebrik etti.

Nasrallah 19 Eylül günü yaptığı konuşmasında şöyle söyledi: 

''Hem geçtiğimiz iki gün boyunca şehid olanların hem de cephede şehid olanların ailelerine en derin taziyelerimi ve en içten tebriklerimi sunuyorum. Bugün ayrıca merhum Şeyh Hasan Turab'ı da anmamız gerekiyordu. Ancak olaylar buna izin vermedi.'' 

Nasrullah, Lübnan makamlarına, Sağlık Bakanlığına, hastanelere, kliniklere, tıp merkezlerine ve kuruluşlarına, hemşirelere ve doktorlara teşekkür etmek gerektiğini vurguladı. 

Kan bağışına koşan ve organlarını bağışlayanlara, yaralıların hastanelere taşınmasına yardımcı olan herkese teşekkür etti.

Nasrallah ''bazı insanların yaralıları taşıyarak hastanelere götürdüğünü, bazılarının da motosikletleri ve arabalarıyla götürdüğünü, sağlık sektörünün yaralıları tedavi etmek için gece gündüz yorulmadan çalıştığını'' söyledi.

Hizbullah Genel Sekreteri, ''Bu eylemi kınayan ve taziyelerini sunan tüm taraflara, uluslara, liderlere ve yardım gönderen ve yaralıların tedavi için taşınmasına yardımcı olan uluslara teşekkürlerimizi sunuyoruz.'' dedi.

Nasrullah'ın konuşmasında şu vurgulandı:

''Dökülen kanın bereketlerinden biri de Lübnan'da çok uzun zamandır görmediğimiz bir birlik halini görmüş olmamızdır.''

Nasrullah, Salı günü, İsrail rejiminin çağrı cihazlarını eş zamanlı patlatarak bir saldırı gerçekleştirdiğini, bu cihazların sadece Hizbullah personeli tarafından değil, Lübnan toplumunun birçok kesimi ve hatta dünya tarafından kullanıldığını belirtti.

İsrail rejimi, Çarşamba günü telsiz cihazlarını patlatarak saldırıyı tekrarladı. 

Nasrullah, bu terör saldırısı için bugün yaptığı konuşmada şunları söyledi:

''Bir kardeşimizin zarar görmesi için cihazı taşıyor olması gerekli değildir. Bu cihazın bir masanın üzerine yerleştirilmiş olması da yeterli. Düşman bu saldırıda tüm kırmızı çizgileri ve tüm yasaları aşmıştır.''

Nasrullah, ''Bu büyük bir terör saldırısıdır, soykırımdır, katliamdır. Biz buna “Salı ve Çarşamba katliamları” diyeceğiz. Bu bir savaş suçudur, bir savaş ilanıdır... adına ne derseniz deyin.'' dedi.

Nasrullah'ın konuşmasının devamında şu açıklamalar yer aldı:

''Düşman bu saldırıyınuşmas planlarken, tüm Lübnan'a yayılmış en az 4 bin çağrı cihazı olduğunu varsaydı.  Bu da İsrail'in bir dakika içinde 4 bin kişiyi öldürme niyetinde olduğu anlamına geliyor. Düşman Çarşamba günü saldırıyı tekrarlayarak en az 5 bin insanı öldürme niyetindeydi.''

Nasrullah, ''Yüce Allah'ın rahmeti ve cömertliğiyle Lübnanlıları kurtardığının, halkın, ambulansların, sağlık çalışanlarının... hepsinin hayat kurtarmak için koşuşturması nedeniyle şehit sayısının rejimin hedeflediğinden daha düşük olduğunun'' altını çizdi. 

Nasrullah, ''bazı çağrı cihazlarının çalışmadığını'' belirterek, ''Neyse ki bu sayede pek çok hayat kurtuldu.'' dedi.

Konuşmasında Nasrullah, şunu bildirdi:

''Tüm senaryoları, olasılıkları ve teorileri incelemek üzere kapsamlı bir araştırma komitesi oluşturduk ve neredeyse kesin bir sonuca vardık.''

Hizbullah Genel Sekreteri, ''Bizler gerçekçi insanlarız; bu saldırı güvenlik ve insani açıdan kesinlikle büyük bir darbe olmuştur.'' diyerek, bu saldırının ''Lübnan tarihinde ve Siyonist düşmana karşı verdiği mücadelede, hatta belki de dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir saldırı'' olduğunu vurguladı.

Nasrullah konuşmasının devamına şunu ekledi:

''Bu kesinlikle büyük bir darbe ancak bu bir savaş; bir gün düşmanımız bize zarar verirken diğer gün biz onlara zarar veriyoruz.''

Seyyid Nasrullah, ''İsrail rejiminin ABD ve tüm Batı tarafından desteklendiğini ve en gelişmiş teknolojileri kendi çıkarları için kullandığını'' da hatırlattı.

Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının devamında şunu söyledi:

''Size son derece emin bir şekilde söyleyebilirim ki bu saldırı bizi yıkmadı ve yıkmayacak. Aksine, bu saldırı savaşa devam etme azim ve kararlılığımızı arttıracaktır.''

İsrail bu saldırıyı neden yaptı?

Hizbullah Genel Sekreteri 19 Eylül'de yaptığı konuşmasında şunları söyledi:

Mübarek Aksa Tufanı başladığında Güney Lübnan destek cephesi açıldı. Bu cephe, kendilerinin de defalarca itiraf ettiği gibi, 8 Ekim'den bu yana düşmana büyük kayıplar verdirdi. Elinde bilgi ya da veri olanların ve düşmanın söylediklerini takip etmeyenlerin ne söylediği beni ilgilendirmiyor.  Düşman “Kuzey'i kaybettik!” diye haykırıyor.  Kuzey'de ilk kez bu tür bir yenilgi aldıklarını söylüyorlar.

Nasrullah, ''Güney Lübnan cephesinin diğer destek cepheleriyle birlikte çok etkili bir cephe olduğunu, düşmanın bu cepheyi kapatmaları için Hizbullah'a defalarca mesaj gönderdiğini, savaş tehditlerine başvurduklarını ve Lübnan ile Gazze arasında ayrım yapmaya çalıştıklarını'' vurguladı.

Nasrullah konuşmasının devamına şunu ekledi:

''Salı günü öğleden sonra yani ilk saldırıdan sonra, düşman bize resmi ve gayri resmi kanallardan mesaj göndererek, cephemizi kapatmamız yönünde tehditlerde bulundu. Ve böylece Çarşamba günü saldırı gerçekleşti.''

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah şunu vurguladı:

''Şehidler, yaralılar, gözlerini ve avuçlarını kaybedenler ve Gazze'yi destekleme sorumluluğunu üstlenen herkes adına, sabır ve metanet içinde bir yanıt arayanlar adına, Netanyahu'ya ve Gallant'a şunu söylüyoruz: Gazze'deki savaş sona erene kadar Lübnan cephesi durmayacak.''

Nasrullah, ''Düşman bu saldırıyla Direniş halkının Direniş'e karşı yüzünü dönmesini istedi. Düşmanın bu amacı ise, Salı ve Çarşamba günü hepimiz savaş alanına dönmek için iyileşmeyi uman insanların ve yaralıların duruşlarını gördüğümüzde başarısız oldu.'' dedi.

Nasrullah, İsrail'in Salı ve Çarşamba Katliamları ile, Hizbullah'ın yönetiminde bir kaos ve karışıklık durumu yaratmak için Direniş'in oluşumlarını, komuta ve liderlik birimlerini yok edeceğini düşündüğünü ancak bunun bir an dahi olsun gerçekleşmediğini'' vurguladı.

Seyyid Nasrullah, ''Geçtiğimiz iki gün içinde yaşananlar bizi eğmedi ya da bükemedi, moralimizi bozamadı, yeteneklerimizi ya da liderliğimizi etkileyemedi. Savaş sahasındaki varlığımızı etkilemedi.'' dedi.

Seyyid Hasan Nasrullah, ''Salı ve Çarşamba günü Katliamları'nın Direniş'in gücünü ve kararlılığını arttırdığını'' teyit etti.

''Son zamanlarda Siyonist varlığın, yerleşimcileri geri döndürmek için ağırlık merkezini kuzeye kaydırmaktan bahsetmesini'' konuşmasına taşıyan Nasrullah, şöyle söyledi:

''Netanyahu bunu başarabileceğini düşünüyor mu? Güney Lübnan'da bir güvenlik bölgesi oluşturabileceklerini ve böylece yerleşimcilerin huzur içinde yaşayabileceklerini sanıyorlar.''

Tarihi bir fırsat

Gözlemcilerin ''tarihi bir konuşma'' olarak nitelediği konuşmasında Nasrullah şunları dile getirdi:

''Netanyahu'ya söylüyorum: Yerleşimcilerini Kuzey'e geri getiremezsin. Ne yaparsanız yap, Gazze'deki savaşı sona erdirmediğiniz sürece onları geri getiremezsin.  Bu bizim size meydan okumamızdır ve sizi temin ederim ki, Allah'ın izniyle, yerleşimcileriniz geri dönmeyecekler.''

Nasrullah, ''Kuzey bölgesi komutanının birliklerinin Güney Lübnan'a gireceğini söylediğini'' aktardı ve şöyle söyledi:

''Biz de onların bunu yapmalarını diliyoruz! Sınırdaki birlikleri hedef almak için takip etmek büyük bir istihbarat çabası gerektiriyor. Lübnan'a gelirlerse bizim de işimizi kolaylaştırırlar.''

İşgal ordusunun Lübnan'a geldiği bir senaryoda Nasrullah, işgalcileri ''hoş karşılayacaklarını'' bildirdi ve şunun altını çizdi:

''İsrail Lübnan'a girmekten bahsetmeyi bir tehdit olarak görebilir ama bu bizim için tarihi bir fırsat!''

Seyyid Nasrullah konuşmasının sonlarında şu sözlerine yer verdi:

''Güney'de hayalini kurduğunuz güvenlik bölgesi siz ve askerleriniz için cehenneme dönecek. Salı ve Çarşamba günü saldırdıklarınızla karşılaşacaksınız ve direnişçiler sizlerle savaşmak için daha da kararlı hale gelecekler.''

YDH

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com