İsmail Heniyye’nin İran’da suikaste uğraması sebebiyle yapılan yorumlara dair birkaç şey söylemek istiyorum.
Suikastin İran’da gerçekleşmiş olmasından dolayı yapılan teknik, analitik ve makul eleştiriler bir yana, konum onlar değil. Nitekim konu sadece suikast meselesi de değil.
Aksa Tufanı başından bu yana İran hakkında akla, ahlaka, izan ve insafa sığmayan, sistematik olarak üretilen yığınla yorum okudum. Hakaretin ve damgalamanın her çeşidiyle karşılaştım. Bunu Türkiye’de “dindar” denilen, eli kalem tutan ve peşinden insanları sürükleyen insanlar yaptı, yapıyor ve anladığım kadarıyla yapmaya da devam edecek.
Ne bir Ortadoğu uzmanıyım, ne de siyasi analist. Filistin benim için bir akide meselesi. Kudüs önümüze konulmuş ilahi bir imtihan. Bu imtihanı başarıyla vermemiz için iki şiara inanıyorum: Direniş ve vahdet. Yani: ABD ve İngiltere demeden emperyalizmin merkezine ve ortaklarına karşı direniş. Ve Kürt-Türk demeden, Şii-Sünni demeden, Türkiye-İran demeden vahdet. Öyle bir vahdet ki, dinleri ve dilleri farklı olsa da bütün ezilenleri kuşatan bir vahdet.
Direniş ve vahdet… Biri olmadan diğerinin olmayacağını biliyorum; Kur’an ve sünnet gibi, Musa ve Harun gibi, iman ve amel gibi.
Artık beni, İsrail’i kimin ne kadar lanetlediği ilgilendirmiyor. Ölçüm şu: Vahdet için ne diyorsun? Birlik için hangi asabiyetinden vazgeçebiliyorsun? Mezhepçilik yapmaktan, ırkçılık ve kavmiyetçilik yapmaktan vazgeçebiliyor musun?
Birlik için egondan, kibrinden ve çıkarlarından vazgeçebiliyor musun?
Gördük ki geçemedin, geçemiyorsun.
İsrail, Gazze’yi bombalıyor İran’ı suçluyorsun. İsrail Lübnan’ı bombalıyor İran’ı suçluyorsun. İsrail, İran’ı vuruyor İran’ı suçluyorsun. İran, İsrail’i vuruyor İran’ı suçluyorsun. İran HAMAS’a yardım ediyor İran’ı suçluyorsun. İran Hizbullah’a yardım ediyor, İran’ı suçluyorsun. İran Yemen’e yardım ediyor İran’ı suçluyorsun.
“Yapmayın, etmeyin; birlik olalım” diyeni de İrancılıkla suçluyorsun.
Sizin düşüncenize göre HAMAS İran’la ilişkisini kesmeli. Peki Filistin’i nasıl özgürleştirmeyi düşünüyorsunuz? Hashtag çalışmaları yaparak mı?
Buyurun siz silah verin. Onca ülke var neden bu iş İran’ın sırtında ki! Suud’a seslenin; BAE’ye, Ürdün’e, Bahreyn’e, Katar’a seslenin. Deyin ki, direnişi siz silahlandırın.
Buyurun, Filistin direnişini İran’ın elinden kurtarın, İran’a kullandırtmayın!
Bu söylediklerimin nafile olduğunun farkındayım.
Siz ki, direnişin liderlerini bile dinlemediniz bizi mi dinleyeceksiniz?
Direnişin liderleri her konuştuklarında “vahdet” demedi mi? Muhammed Dayf, Ebu Ubeyde, Yahya Sinvar, Ziyad Nahale… Bu liderler İran’ı da, Hizbullah’ı da, Ensarullah’ı da, Irak İslami direnişini de defalarca selamlamadılar mı? Onları takdir ve şükranla anmadılar mı?
Ve İsmail Heniyye… Kudüs şehidimiz. Türk kanalları da dahil pek çok yerde İran’ın Filistin için yaptıklarını anlatmadı mı?
Anlattı. Ama siz onu bile “saflıkla” İran’a güvenmekle suçladınız, suçluyorsunuz. Ya da konuşmalarını görmezden geliyorsunuz. Dahası koltuklarınızdan oturup utanmadan direnişin liderlerine akıl veriyorsunuz. Ülkemizin bir NATO müttefiki olduğuna bakmadan, İsrail’i tanıyan ve İsrail’le ilişkilerini kesemeyen bir ülke olduğuna bakmadan yapıyorsunuz bunları. “İki devletli çözüm” politikasına karşı çıkmadan, çıkamadan yapıyorsunuz. Hem nehrin buz gibi suyundan içiyor, hem de Calut’la savaşanların sözüne itibar etmiyorsunuz.
Allah her şeyi görüyor, biliyor. İşlerin sonu Allah’a varır ve hepimiz O’na döndürüleceğiz.
Not: Bu yazı Mücahit Gültekin'in sosyal medya X hesabından alıntıdır...