MAKALE
Giriş Tarihi : 04-05-2023 11:54   Güncelleme : 11-05-2023 23:03

Mehmet Yavuz Ay yazdı: İkinci Yüzyıla Girerken 14 Mayıs 2023 Seçimleri..

Mehmet Yavuz Ay yazdı: İkinci Yüzyıla Girerken 14 Mayıs 2023 Seçimleri..

31 Mart 2019 yerel seçimleri için hertaraf’ta şu değerlendirmeleri yapmışız: 

“31 Mart 2019 yerel seçimleri, alışılageldik bir düzlemde seyretmeyen atmosferiyle tarihe geçti. 

“Ulusalcılık, İslâmcılık, Batıcılık” üçgeninde oluşan siyasal reflekslerin, ayrışmak bir yana içiçe girdiğini, tarafların daha az kendisi daha çok öteki olduğunu müşahede ettik. 

CHP’nin AK Parti gibi davrandığını, tepeden inmeci laik devletçi tavırlarını özenle sakladığını, kendi “Batıcılık” ideolojisinin rahminde büyüyen çocuklarının dışında kalan isimleri aday olarak gösterdiği bir tutumalışa şahit olduk. 

Yüzde 20-30 aralığına sıkışmış bir partinin, “Mustafa Kemal’in askerleri” olmak dışında, reddettiği dünyalara açılmak gerektiği kanaatine varması dikkat çekicidir. Yine de tercih ettiği şahsiyetler kendi ideolojisine uzak olmayan ulusalcı, laik çizginin figürleriydi. 

Gelelim Ak Parti’ye… Toplumsal açılımla seçime giren CHP’den daha trajik biçimde, “kendisi olamadan” seçime girme strateji izledi AKP. 

Cumhurbaşkanını Türk milliyetçiliği söylemine ikna edenler, sayısal olmasa da ülkemiz insanının sosyo-kültürel temsilcisi Ak Parti'nin meşruiyetine, Müslümanların hassasiyetlerine derin darbeler indirdi. 

Hayat seçimlerden ibarettir.” 

(Hayat Seçimlerden İbarettir, Mehmet Yavuz AY, 4.4.2019, hertaraf.com) 

“Demokrasi, Türkçeye, Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiş olup Türkçede ilk kullanımı 1870'lerin başında tespit edilmiştir. Kelime Fransızcaya Latinceye dēmocratia şekliyle Grekçeden girmiştir. “Halkın Egemenliği” anlamına gelmektedir. 

Demokrasi vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir.  

Antik Yunanistan'daki filozoflar Aristo ve Platon (Eflatun) tarafından eleştirilmiş, halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın devlet sistemi haline gelmiştir. 

Demokrasinin tanımı tartışması, günümüzde de devam etmektedir.  

Çoğunluk, azınlık, fakir veya zengin olsun demokrasilerin ortak yönü halka dayanmasıdır. Günlük hayatta halkın, bir ülkede yaşayan tüm insanları kapsadığı düşünülse de pratikte demokrasi tarihinden beri –sürekli olarak genişletilse de- halka bir sınırlama konmuştur. Örneğin Fransız Devrimi’nden sonra yapılan seçimlerde oy verme hakkı sadece belli miktarda vergi verebilen vatandaşlara tanınıyordu, ABD’de güney eyaletlerdeki siyah ırkın ilk kez oy kullanabildiği tarih 1960'lardır. Kadınlara seçme hakkı ilk kez 1893'te Yeni Zelanda'da verilmiştir. Seçimlere tam katılım hakkı ise 20. yüzyıla kadar hiçbir ülkede verilmemiştir. Bu verilere, halkı oluşturan bireylerin öz iradelerinden kaynaklanan mutabık olmama durumunu da katarsak; pratikte halk çoğunluk anlamına dönüşür.” (Vikipedi) 

Demokrasi 19 yüzyıl sonlarında başlayan, günümüzde de süren, tüm dünyada kendine yer bulan bir ideoloji, bir yönetim biçimi. Seçimler, referandum demokrasinin olmazsa olmazları. 

Seçim ve Demokrasi gündeme geldiğinde aklıma Sezai Karakoç’un Hızırla Kırk Saat-2’deki dizeleri olur:  

“Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz 

Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz 

Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı 

Günlere geldim bunu bana öğretmediniz 

Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı 

Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim 

Bunu bana söylemediniz” 

Fransız Devrimi  ya da birçok etkenin içinde  en çok onun  katkılarıyla seküler sistemler inşa edilmesinin önü açıldı. “Tanrı’nın gökyüzüne gönderildiği, insan aklının tek referans kabul edildiği bir  vasatta seküler-laik sistemler yaygınlık kazandı. 

 Batı medeniyetinin emperyalist, sömürgeci  öncü ülkelerinin benimsedikleri demokrasi; barbarlığın geri kalmışlığın bitirilmesi adına işgal ettikleri ülkelere kutsal bir emanet gibi götürüldü. Kendi bünyelerindeki demokrasiden farklıydı ama adı yine de demokrasiydi. Kutsal emanet, işgalci talancı yanlarının örtülmesi işlevi görecekti… 

Başta ABD, İngiltere ve AB ülkelerinin meşruiyet odağı konumunda olmaları, işlerine gelmeyen ülke ve yönetimleri şeytanlaştırmaları, demokrasiyi sömürü ihraç ideolojisi haline getirdi. 

Nispi olumlu yanları olsa, özgürlükler sistemi gibi pazarlansa da demokrasinin totaliter bir ideoloji olduğu gözden uzak tutuluyor. Bugün Batının belirlediği paradigmaların dışında bir model öngöremezsiniz.  

Gerçekten bir halk egemenliği olacaksa, demokrasi dışı modelleri de halkın seçebilmesi lâzım. Halkın kendi kaderini tayin etme hakkı, Wilson prensipleri içinde yer almadı mı? Demokrasi havarisi olanların iddiasının aksine; fakir-zengin, siyah-beyaz, azınlık-çoğunluk farkının kapanmadığı; elit ve zinde güçlerin vesayeti altındaki jakoben bir ideolojidir demokrasi. Baskıcı sistemlerin adalet getirmesi mümkün olmamıştır… 

“Demokrasi şimdiye değin egemen güçlerin yolsuzluklarını, kanunsuzluklarını kitabına uydurmak için kullanılmaktan başka bir işe yaramamıştır dense yeridir.” (Yaşar Kaplan, Demokrasi Risalesi, Aylık Dergi Yayınları, 1985, Ankara) 

Demokratik sistemlerde kişilerin merkezi otoritelerce seçildiği malumdur. Yönetim modelinin çeşitli alanlarında liyakâtlı olan vasıflı insan sayısı son derece azdır. Kifayetsiz muhterislerin at koşturduğu bir siyasî arenedan bahsediyoruz.  

Şura, İslâm’ın öngördüğü sistemin temel taşlarındandır. Alanında uzman, halkın saygı duyduğu, yalan söylemeyen, ahlaklı, dürüst, kişilikli insanlardan oluşur ya da oluşturulmalıdır. 

Biçimsel benzerlikler, tartışmalar, tercihler, çareler bağlamında demokrasi Şura’ya yakın olabilir ama farklı iki sistemden bahsedildiğini unutmayalım.  

Hakikatin kaynağı bağlamında insan aklı ve uygulamaları mı, yüce Yaratıcının sözleri, emir ve yasakları mı merkeze alınacaktır?  

Biçimsel yanı ne olursa olsun adaleti tesis edebilecek herhangi bir yönetim modeli de tercih nedenidir. “Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyen düşünürün belirttiği modeli monarşik bir yönetim karşılıyorsa tercih edilebilmelidir.  

Şahsen, Allah’ın razı olacağı bir yönetim yoksa, seçimle gelip seçimle gidecek bir model tercihimdir. “İnsanlar/toplumlar lâyık oldukları şekilde yönetilirler.” 

En kötü sistemler iyi idareciler eliyle adil bir yapıya dönüşebilir. En iyi sistemler de kötü yöneticilerin niteliksizliği  ile  kaybolabilirler… 

 Parlamenter sistem sömürge, yarı sömürge ülkelerde etkin bir idare tesisini engelleyecek mekanizmalara sahiptir. Buna rağmen yürütmenin kontrolü adına fonksiyonel taraflarının olması daha sağlıklı sonuçlar alınmasına yardımcı olabilir.  

Başkanlık sistemi inisiyatif alma, etkin ve hızlı karar alma süreçleri ile öne çıkar. Ne ki, kontrol merkezlerinin giderek azalması zaaflı yanıdır.  

İki sistem yeniden değerlendirmeye tabi tutularak; daha şeffaf, kontrol edilebilir, esnek, istismar ve yolsuzluğu azaltacak hesap vermeye yatkın bir yönetim modeli tesis edilmelidir.  

İttifaklar; milliyetçi, ulusalcı partileri anahtar konumuna taşımıştır. Geleceğimiz açısından tehlikeli bir sürece yol verilmiştir. Benzemezleri biraraya getiren seçimler bir yönüyle mevccut sistemin başarısıdır.  

Amerika’ya ülkenin anahtarını yeniden vermek isteyen bir cumhurbaşkanı adayına demokratik sol, sosyalist ve komünist parti ve örgütlerin destek vermesi, solcuların önemli bölümünün Amerikancı olduğunu da teyit etmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere en kötü muameleleri reva gören  

CHP’nin PKK tarafından açıkça savunulması yalan  rüzgarını yalan düşmanlıkları tiyatroyu gözler önüne sermektedir.  

Temel’e sormuşlar : Temel! Demokrasi nedir? Laiklik nedir ? 

Demokrasi, Allah’a: “Biz senden daha iyi kanun yaparız “ demenin Yunancası 

Laiklik, Allah’a: “Sen bizim işimize karışma” demenin Fransızcası! demiş… 

Hertaraf.com

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com