Siyonist rejim, İran'a yönelik son saldırısının ardından üç ana beklenti içinde: Öncelikle, iki tarafın karşılıklı misillemelere girmeden çatışmanın sona ermesini umuyor. Fakat, İran'ın henüz son yanıtını vermediğinin de farkında; özellikle Ayetullah Ali Hamenei'nin açıklamaları, İran'ın İsrail'e karşı hala kararlı olduğunu gösteriyor. Fakat el-Ahbar yazarı Yahya Dabuk'a göre çatışmanın istikametini tayin etme fırsatı artık İran’ın elinde.
İsrail, son dönemde İran'a yönelik saldırılarını açıkladığından beri, geniş bir yelpazeye yayılan İran hedeflerine karşı kazandığını iddia ettiği başarıları savunmaya devam ediyor.
İsrail'in anlatısı, düşmanının savunma, saldırı ve üretim kapasiteleri de dahil olmak üzere hiçbir bileşeni dışarıda bırakmayacak şekilde şekillendirildi.
Bu kapsamda, başarılara dair yapılan abartıların, iç eleştiriler ve hayal kırıklığını dile getiren siyasiler, uzmanlar ve kamuoyuna karşı üst düzey talimatlarla yönlendirildiği anlaşılıyor.
Bu eleştiriler, İsrail'in ilan ettiği "başarılar" konusunda ciddi bir şüphecilik oluşturmuş durumda.
Öte yandan, İran cephesinden gelen küçümseyici tepkiler, İsrail’in anlatısına kıyasla daha ölçülü kalırken, Tahran yalnızca yaşanan kayıpların gerçek boyutuna odaklanmayı tercih ediyor.
İsrail tarafının, İran'ın uzun menzilli balistik füze üretimini en az bir yıl boyunca durdurmak zorunda kalacağını iddia etmesi ise dikkat çekici.
Bu durum, yıllar önce Natanz nükleer tesisindeki patlamanın ardından İsrail’in "İran’ın nükleer programı yıllarca geriledi" yönündeki tahminlerini hatırlatıyor.
O dönemde İran, bu patlamanın hemen ardından uranyum zenginleştirme oranını yüksek miktarlarda artırarak İsrail’in bu iddiasını çürütmüştü.
İsrail'in son dönemdeki abartılarında, kamuoyuna büyük kazanımlar elde edildiğine dair bir izlenim yaratma çabası öne çıkıyor.
Bu, özellikle İsrail halkında beklentilerin yüksek olduğu, ancak liderliğin bunları karşılayamadığı bir dönemde dikkat çekici hale geliyor.
İlginç olan ise, İsrail askeri kaynaklarının, İngilizce yayın yapan Amerikan medyasında, İsrail’in verdiği yanıtın sınırlı olduğunu ifade etmesi.
Bunun nedeni olarak, Tel Aviv’in İran ile karşılıklı saldırı döngüsüne girmek istememesi gösteriliyor.
Genel olarak, İsrail tarafında saldırıların ertesi gün üç belirgin işaret göze çarpıyor:
Birincisi, İsrail, verdiği yanıtın Tahran ile Tel Aviv arasındaki son darbe olmasını umuyor.
Karşılıklı bir misilleme döngüsüne girilmeden bu çatışmanın kapanmasını istiyor, zira iki taraf da bu tür bir sürecin nerede duracağını ya da yol açabileceği zararı tam olarak kestiremiyor.
Özellikle, sonuçlara dair belirsizlik, beklenmedik gelişmeler ve karşılıklı eylemlerin yaratabileceği yan etkiler yüzünden tahmin edilemez durumda.
İkincisi, İsrail, İran'ın henüz son sözünü söylemediğinin farkında. İranlı yetkililerin açıklamaları, doğrudan bir misilleme hazırlığında olduklarını açıkça ifade etmese de Tel Aviv’i rahatlatacak bir geri adım da atmıyor.
Bu bağlamda, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamenei'nin "Siyonist rejim yanlış hesap yaptı ve İran halkının kararlılığını anlamalı," şeklindeki ifadesi, İran’ın sessiz kalmayacağının bir işareti olarak yorumlanıyor.
Üçüncüsü, Tel Aviv, karşılıklı saldırıların durdurulması için bir uzlaşmaya varılmasını umuyor.
Bu umut, Washington'dan gelen mesajlarla ve ardından İsrail tarafından da yinelenen ifadelerle destekleniyor: İran’ın İsrail’e yanıt vermesi, ateşkes çabalarını baltalayabilir.
Bu söylem, Amerikan tarafının İran’a bazı teklifler sunmaya başladığının göstergesi. Önümüzdeki günlerde bu tür tekliflerin hem kapalı kapılar ardında hem de üçüncü taraflar aracılığıyla iletilen mesajlarla daha yoğun hale geleceği düşünülüyor.
Her halükârda, İsrail, son saldırısının İran topraklarında hedeflere ulaşma kapasitesini ortaya koyduğunu ve İran’a, eğer çatışma genişletilirse ekonomik, sivil ve altyapısal hedeflerin de vurulabileceği mesajını verdiğini düşünüyor.
Bu da İran’ın ileriye dönük çatışmaya devam etme hevesini frenleyebilir. Fakat burada önemli bir soru ortaya çıkıyor: İsrail neden baştan beri hedef yelpazesini genişletmedi ve sadece sözlü tehditlerle yetindi?
Artık top İran’da. Savaşın istikametini, seviyesini ve vereceği zaiyatın miktarını belirleme şansı şimdi Tahran’ın elinde.
Muhtemelen İran, yanıtını Lübnan ve Gazze cephelerine bağlayarak, mevcut durumu kendi lehine çevirmeye çalışacak.
Zira Tel Aviv ve Washington’dan, sahada yaşanan ardışık kayıpların gölgesinde, siyasi çözümler üzerinden bir çıkış arayışında olduklarına dair işaretler geliyor.
YDH