MAKALE
Giriş Tarihi : 14-12-2022 11:22   Güncelleme : 22-12-2022 11:02

Doç. Dr. Ahmet Abay yazdı: İdeal kul olabilmek (1)

Doç. Dr. Ahmet Abay yazdı: İdeal kul olabilmek (1)

Gençlerle bir hasbihal programı vesilesiyle “Kur’an’a göre ideal kul nasıl olunur?” konusunu anlatmak teklifi gelince aklıma gelen ilk şey şu oldu: “İnsandan kendisine kulluk yapmasını isteyen Mercii, bu kulluğun hangi temellere dayanması ve hangi nitelikleri taşıması gerektiğini de bildirmiştir.” Bu düşünceden hareketle Kur’an’a göre ideal kulluk nedir sorusunun cevabını yine Kur’an’dan bulmaya gayret ederek konuyu ele aldık. Ancak mesele bir köşe yazısına sığmayacak kadar uzun ve önemli olduğu için birden fazla yazıda bu hususa değinmek daha doğru bir tercih olacaktır. Bu nedenle ilk yazımızda öncelikle konunun temelini oluşturan inanç boyutuna değineceğiz.

Bu kulluk, tevhide dayalı bir eksende olmalıdır: Allah’ı hayatın yegâne hâkimi kılmadan bırakın ideal kulluğu, normal bir kulluk bile gerçekleşememektedir. Belki de bu yüzden bütün peygamberlerin davetlerinin ilk cümlesi şu olmuştur: “Ey kavmim Allah’a kulluk edin ondan başka bir ilahınız yoktur.”[1] Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan başkasına kulluk yapmak ve bu hususta ona ortak/şirk koşmak büyük bir zulüm olarak nitelenmiştir. Hz. Lokman, oğluna yaptığı tavsiyede bu hususu şu şekilde dile getirir: “Yavrucuğum!” Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi Allah’a ortak koşma! O’ndan başka hiçbir varlığa asla kayıtsız şartsız itaat etme! Çünkü Allah’a ortak koşmak gerçekten de O’na karşı yapılabilecek en büyük haksızlık, pek büyük bir zulümdür!”[2]

Allah’ı hayatımızın yegâne hâkimi kılmanın tezahürünü şu örnekle ifade etmek mümkündür: Âşık, maşukun adını duyduğunda nasıl heyecanlanıyor kalbinde olağan üstü bir hareketlilik oluyorsa Allah’ın adı anıldığında da kalpte bir ürperti, bir heyecan ve titreme olmalıdır. O’nun ayetleri imanımızı ve teslimiyetimizi arttırmalıdır.[3]

Bu kulluk, yapılan her işi O’nun rızası için yapmaktır: Çalışmalarımız, ibatelerimiz, hayatımız ve ölümümüz onun için olmalıdır.[4] Başkalarına yaptığımız iyilik ve yardımlar, ister yeme içme cinsinden olsun ister başka şeylerden olsun O’nun rızası için olmalıdır. Bunlara karşılık insanlardan herhangi bir beklenti olmamalıdır.[5]

Bu kulluk, ibadetleri hakkıyla ve devamlı yapmayı gerektirir: Tevhidi hayatının temeli kılan kişi bunun gereği olan kulluğu da aksatmadan yerine getirir. Riya ve gösteriş için değil, Allah’ın istediği şekilde huşu ve samimiyet içerisinde eda eder. İbadetlerini anlık değil sürekli yaparlar. Allah’ı anmayı sadece belirli bir zamana hasretmeyip hayatlarının her aşama ve evresinde gerçekleştirirler. Onlar ki; “Ayaktayken, otururken ve hattâ dinlenmek için uzanıp yatarken, sürekli olarak Allah’ı anarlar…”[6] Söz konusu kulluk, ölüm gelip çatıncaya kadar devam eder.[7]

Bu kulluk, Allah’tan gelen her şeye imanı ve teslimiyeti sağlamalıdır: Başta peygamberler ve onlara tabi olan bütün mü’minler Allah’tan gelene inanırlar ve onun isteklerine boyun eğerek itaat ederler. “Peygamber, Rabb’inden kendisine gönderilen her şeye gönülden iman etmiştir, ona tâbi olan müminler de… Onların hepsi de, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inanırlar…”[8] “İşittik ve itaat ettik!” dedirten bu teslimiyet ve iman kitabın tamamına iman etmeyi gerektirir. “Bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız” deyip de, iman ile küfür arasında bir yol tutma arzusunda olanlar[9] vahye teslimiyetten uzaktırlar.

Bu kulluk, Allah’ın yasaklamış olduğu her şeyden uzak durmaktır: İman edip Allah’a teslimiyet gösterenler emirlerine itaat ettikleri gibi O’nun nehiy ve yasaklarından da uzak dururlar. Çünkü onlar lüzumsuz boş şeylere itibar etmezler.[10] Allah’ın haram kıldığı fiilleri işlemezler.[11] Onları günaha yaklaştıracak ortam ve eylemlerden uzaklaşırlar.

Bu kulluk, Peygambere itaat etme ve onu canından daha çok sevmektir: İdeal bir kulluk için Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmak şarttır. Allah’ın sevgisini kazanmak ise Peygambere tabi olmaktan geçer.[12] Hatta peygamber, hayatımızda “Nebi, müminler için kendi canlarından önce gelir…”[13] ilkesi gereğince dünyalık her şeyden daha değerli olmalıdır.

Bu kulluk, sadece iyi gün ve bol nimet kulluğu değildir: Allah’a gerçek anlamda kulluk yapanlar her durum ve şartta bu kulluklarını devam ettirirler. Allah katında değer ölçüsü takva olduğuna göre muttakiler Allah katında ideal vasfa sahip olanlardır. Onları nitelerken Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Onlar ki; hem bolluk, hem de darlık zamanında, servetlerinden bir kısmını Allah için harcarlar; kızdıkları zaman öfkelerine hâkim olurlar ve kendilerine karşı kusurlu davranan insanları bağışlarlar.”[14] Gerçek anlamda kulluklarını ifa edenler çeşitli musibetlere maruz kalıp onlarla denendiklerinde; “Bizler zaten Allah’a aitiz ve sonunda hepimiz O’na döneceğiz.”[15] derler.

Bu kulluk, malı ve canı Allah için feda etmeyi  gerektirir: Allah’a hakkıyla kulluk yapmak isteyenler gerektiğinde mallarını ve canlarını O’nun yolunda harcamaktan bir an bile tereddüt etmezler. Çünkü onlar; “Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için O’nun uğrunda canını, malını ve tüm varlığını seve seve fedâ eder…”[16] 

“Rablerinden gelen ilkeler doğrultusunda hayata yön vererek, kulluklarını gerçekleştirip kötü davranışlardan sakınanlar da gruplar hâlinde cennete götürülecekler. Oraya varıp da kapılar açılınca cennet bekçileri derler ki;

Selâm sizlere, ne büyük mutluluk bu! Haydi, sonsuza dek içinde yaşayacağınız cennete buyurun!” [17]

 

[1] el-A’râf 7/59,65,73,85

[2] Lokmân 31/13

[3] el-Enfâal 8/2

[4] el-En’âm 6/162

[5] el-İnsân 76/9

[6] Âl-i İmrân 3/191

[7] el-Hicr 15/99

[8] el-Bakara 2/285

[9] en-Nisâ 4/150

[10] el-Furkân 25/7

[11] el-Furkân 25/68

[12] Âl-i İmrân 3/31

[13] el-Ahzab 33/6

[14] Âl-i İmrân 3/134

[15] el-Bakara 2/156

[16] el-Bakara 2/207

[17] ez-Zümer 39/73

Şarkul Avsat 

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com