FİLİSTİN
Giriş Tarihi : 02-11-2022 14:11

Direniş Ekseninin İsrail seçimlerine etkisi...

Direniş Ekseninin İsrail seçimlerine etkisi...

Filistin-Siyonist Rejim Çalışmaları Uzmanı Seyyid Cafer Razavi, işgal altındaki topraklarda yapılan parlamento seçimlerini değerlendirdi.

1 Kasım işgal altındaki topraklarda 25. Knesset (Siyonist İsrail Parlamentosu) seçimleri yapıldı. Seçimler, Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınırlarının çizilmesine yönelik yapılan anlaşma ve Siyonist analistlerin üçüncü Filistin intifadasının başlangıcı olarak yorumladığı Batı Şeria'daki istikrarsız durum gölgesinde gerçekleşti.

Seçimlere saatler kala yandaşlarını harekete geçirmeye odaklanan Siyasi partiler, siyasi çıkmaza son vermeye ve birbirlerine karşı suçlamalarda bulunarak kendi çıkarları için tek ve istikrarlı bir kabine oluşturmaya çalıştılar.
Tesnim Haber Ajansı’na konuşan Filistin-Siyonist Rejim Çalışmaları Uzmanı Seyyid Cafer Razavi, işgal altındaki topraklarda yapılan parlamento seçimlerini değerlendirerek, “Yapılan son anketler, seçmenlerin yaklaşık yüzde 60'ının oy kullanacağını bildiriyor. Bu arada eski Başbakan Netanyahu muhalifleri seküler kesim, Netanyahu liderliğindeki sağ bloku destekleyen Yahudi dinci çevreler ve Araplar arasındaki katılım oranı çok farklı. Sandık çıkış anketleri, Yahudi dinci çevrelerin, mevcut iktidarı değiştirmek ve Netanyahu'yu yeniden iktidara getirmek için sandığa gitmeye daha istekli olduğunu gösteriyor.” dedi.

Razavi, son yıllarda İsrail'de yapılan erken seçimleri değerlendirerek, “Son 4 yılda 5 seçimin yapılması, Netanyahu’nun siyasi hayatının devam edip etmemesi konusundaki anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Netanyahu son yıllarda İsrail'deki siyasi tıkanmanın başlıca sebeplerinden biridir.” dedi.

Netanyahu’nun siyaset sahnesinden çekilmesi halinde işgal altındaki topraklarda siyasi ve sosyal parçalanma yaşanacağını kaydeden Razavi, “Kanaatimce şu anda onun yerini tutacak kimse yok.” ifadesini kullandı.
Batı Şeria'da Siyonist Rejim güçleri ile Filistin direniş grupları arasındaki çatışmalar gibi gelişmelerin seçim sürecine etkisine ilişkin bir soruya Razavi, “Genel olarak, güvenlik endişelerin daha belirgin hale gelmesiyle birlikte, işgal altındaki topraklarda yaşayanların, özellikle Batı Şeria'nın sınır bölgelerinde yaşayan yerleşimcilerin sağ partileri desteklemeye daha istekli olması beklenebilir. Çünkü Netanyahu, İsrail kamuoyunda ‘Bay Güvenlik’ olarak biliniyor. Sonuç olarak, Batı Şeria'daki işgal güçleri ile Filistinli direniş grupları arasındaki güvenlik krizinin, Netanyahu'nun lehine ve Lapid'in aleyhine olacağı görüşündeyim.” yanıtını verdi.

Orta Doğu uzmanı Razavi, Lübnan ile deniz sınırlarının çizilmesine ilişkin anlaşmanın etkisiyle ilgili olarak, şunları kaydetti:
“İşgal altındaki topraklarda yaşayan Siyonistlere göre, İsrail'in düşmanları arasında yer alan taraflarla herhangi bir anlaşma olumlu değil. İsrail kamuoyunda Hizbullah'ın baskısıyla sağlanan anlaşma, Seyyid Hasan Nasrullah'a karşı atılan geri adım olarak değerlendirilebilir.

Bu durum mevcut kabinenin, özellikle Yair Lapid'in zararına olacaktır; Çünkü işgal altındaki topraklarda herkes bunun farkında ve bu anlaşmanın perde arkasını çok iyi anlıyor. Sonuç olarak, deniz sınırlarının çizilmesine dair anlaşma konusunun seçimlerde Netanyahu ve sağ partilere de fayda sağlaması beklenebilir.”

Razavi, Lapid ve Netanyahu'nun Tahran ve İran’ın bölgedeki varlığına dair görüşleri hakkında, "İşgal altındaki topraklarda başbakanın değişmesiyle birlikte Tel Aviv’in geniş kapsamlı İran politikasının değişmesini bekleyemeyiz. Bunun kanıtı ise son yıllarda Netanyahu, Bennett ve Lapid gibi rejim liderlerinin hepsinin İran konusunda aynı tutumu benimsemesidir.” değerlendirmesinde bulundu.

Razavi sözlerine şöyle devam etti:
“Siyonist liderlerin (İran’la ilgili) ortak görüşüne rağmen, Lapid veya Netanyahu'nun gelecekteki politikalarının çizilmesinde bir konu daha etkili olabilir. Bu da iki seçim adayının Biden hükümeti ile kuracağı ilişkilerdir.”
Biden ile Netanyahu arasındaki ilişki modelinin Lapid'in Biden ile olan ilişkilerine kıyasla daha zorlayıcı olacağını anlatan Razavi, “Biden ve Netanyahu arasındaki gerilimler, Biden'in başkanlığının ilk aylarında yaşanan ‘Kudüs’ün Kılıcı” savaşı sırasında ortaya çıktı ve Netanyahu’nun kazanması halinde Tel Aviv-Washington hattında yeniden kriz çıkabilir. 

Öte yandan, Lapid'in zaferinin Tel Aviv'in Washington politika arenasındaki pazarlık gücünün azalması anlamına geldiğini de kabul etmek gerekir, çünkü Netanyahu'nun aksine, Lapid, İran konusunda ABD’deki lobilerle etkileşim kurma yeteneğine sahip değildir. O daha önce bir TV sunucusuydu ve yeterli siyasi tecrübeye sahip değil.  Lapid’in Biden ile görüşlerinin uyuşması İran’a yönelik ciddi tehlikedir. Zira Tel Aviv ve Washington arasındaki ilişkilerin daha fazla koordinasyonu için zemin hazırlayabilir.” ifadelerini kullandı.

Cafer Razavi, dünyanın 110'dan fazla ülkesinden Siyonistleri içeren İsrail'deki etnik çoğulculuğa değinerek, “Toplumsal ayrışma ve bölünmelerin derinleşmesi İsrail'in iç güvenliğine karşı en büyük tehdittir.” diye konuştu. (Tasnim)

ZehraZehra

seyyidezehra@outlook.com